KUR’AN-I KERİM VE
HADİSLERDE
MESCİD-İ AKSA’NIN
FAZİLETİ
Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve en kutsal sayılan Harem
Mescitlerinin üçüncüsüdür. Mescid-i Aksa Müslümanların kıblesi olarak, Hicretten
sonra on altı, on yedi aya kadar sürmüştür. Filistin toprakları içerisinde ve
Kudüs şehrinde bulunmaktadır. Mescid-i Aksa’nın ilk ismi, Arapça “
Beytü’l Makdis “, yani “ Kutsal ev” demektir.
Yüce Allah (cc) Kur’anı-ı Kerimde “Mescid-i Aksa” dan
adıyla bahsetmekte ve bu Mescidin etrafının mübarek kılındığını bildirmektedir.
Bu konuda İsra suresinin 1. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
1- “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir
kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O,
gerçekten işitendir, görendir.” İsra su. 1.
Bu ayette kastedilen mescidin Kudüs’teki Mescid-i Aksa
olduğu konusunda Bütün İslam Müfessirleri ittifak etmişlerdir. Nevevi,III, 327.
Kur’an-ı Kerim de “mabed” diye söz edilen bina Beyt-i Makdis olarak
adlandırılırdı. Peygamber (sav)in Miraç’a çıkarken ziyaret ettiği mekânın bu
Beyt-i Makdis olduğu ünlü müfessirler tarafından dile getirilmektedir. Nitekim
meşhur İsra hadisinde Peygamber (sav) Efendimiz: “Burak’a bindim. Kudüs’teki
Beytu’l-Makdis’e vardım..” diye söz etmektedir. (Buhari, B.Halk,6;
Müslim, İman,259; Nesai, Salat,10; Tirmizi,Tefsir, 2/17.)
Kudüs şehri, bütün kutsal dinlerde kutsal sayılan bir
şehirdir. Bunun en önemli sebebi de Yüce Allah tarafından hidayet rehberi olarak
görevlendirilen Peygamberlerin birçoğunun Kudüs’te yaşamış veya hayatının bir
bölümünün bu şehirde geçirmiş olmalarındandır. Bu Peygamberlerin Mabet olarak
kullandıkları mekânlar (Mescitler) de Kudüs şehrindedir.
Kudüs ve çevresinin mübarek kılındığında dair diğer
ayetler şunlardır.
2- “Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: …
Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimetini hatırlayın..Ey kavmim! Allah’ın
size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin..” Maide su.20-21.
Burada sözü edilen mukaddes toprak, Kudüs ve çevresi,
yani Filistin topraklarıdır.
3- “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik
ol” dedik….Onu (İbrahim’i (as) Lut ile beraber kurtarıp, içinde alemler için
bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.” Enbiya su. 69-71.
Müfessirlere göre bereketli ülke Filistin (Kudüs)
yöreleridir. İbrahim (as) ateşten kurtarıldıktan sonra Filistin topraklarına
hicret etmiş ve bir sure el-Halil diye bilinen beldede ikamet
etmiştir.
4- “Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrail
oğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı
taraflarına mirasçı kıldık..” A’raf su.137.
“Toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz
yer” denilirken kastedilen beldenin
Filistin diyarı olduğu, zira İsrail oğulları Mısır’da zulüm gördükten sonra,
Filistin topraklarına göç etmiş ve orada belli bir süre hâkimiyet
kurmuşlardır.
5- “Bunun üzerine Zekeriya, mabetten kavminin
karşısına çıkarak onlara: “Sabah akşam tespihte bulunun” diye işaret etti.”
Meryem su. 11.
Bu ayette geçen “Mihrap”, o zamanlarda ibadet edilen
yer yani Beyt-i Makdis (Mescid-i Aksa)dır.
6- “ Zekeriya, Meryem’in yanına, Mabede her
girişinde orada bir rızık bulur ve: “Ey Meryem! Bu sana nerden geliyor?” der. O
da: “Bu, Allah tarafındandır. Allah dilediğine sayısız rızık verir”
derdi.” Al-i İmran su.
37.
7- “Zekeriya mabede durmuş namaz kılarken
melekler ona şöyle nida ettiler. Allah sana, kendisi tarafından gelen bir
kelime’yi tasdik edici, efendi, iffetli ve Salihlerden bir peygamber olarak
Yahya’yı müjdele.” Al-i İmran su. 39.
Bu ayetlerde de “Mihrap” olarak geçen ve Mabet olarak
tercüme edilenmekân Beyt-i Makdis, yani Mescid-i Aksa’dır.
8- “Meryem oğlunu ve annesini de kudretimizle
bir alamet kıldık. Onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye
yerleştirdik.” Mü’minun su. 50.
Kur’an-ı Kerim, Beytu’l-Makdis’in toprağını bitkilerin
en güzel bir şekilde yetiştiği verimli bir tepe, suyunu da akan bir pınar olarak
nitelemektedir. Bu yer, Beytu’l-Makdis’tir.
Yukarıdaki bu ayetler, Hz. Zekeriya ve onun oğlu Hz.
Yahya, Hz. Meryem ve onun oğlu Hz. İsa (as) döneminde orada bir mabedin yani
Mescid-i Aksa’nın eski şeklinin mevcut olduğunu ortaya koymaktadır. İşte Beyt-i
Makdis denilen mabet de bu mabettir. Tarihi kaynaklarda Kudüs’ün M:S. 70 yılında
yıkıma uğradığı, Beyt-i Makdis’in de bu olayda yıkıldığı ifade edilmektedir.
Ancak bu mekân yine bir mabet olarak biliniyor ve Beyt-i Makdis’in kalıntıları
korunuyordu. Bugün Yahudilerin “Ağlama Duvarı”, Müslümanların ise
“Burak Duvarı” olarak adlandırdıkları duvar bu eski mabedin bir
kalıntısıdır.
9- “..İkinci bozgunculuğun zamanı gelince,
yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e)
girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize
yine düşmanlarınızı gönderdik.)” İsra su. 7.
Burada da zikredile mescidin Mescid-i Aksa olduğu
konusunda yine icma vardır.
10- “Allah’ın mescitlerinde onun adının
anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha
zalimdir. Böyleleri oralara eğer girerlerse ancak korka korka girebilmelidirler.
Bunlar için dünyada rezillik, ahrette de büyük bir azap
vardır.”Bakara su.114.
Bu ayet Beyt-i Makdis’e saldıran, onu harap edip
ahalisini de öldüren Rumlar hakkında nazil olduğu belirtilmektedir. (
Kadı Beydavi Tefsiri.. Bak. Bakara su.114.ayet.)
Dün Rumlar saldırdı, Mescidi tahrip edip ahalisini
öldürdüler, Bu gün de rezil, zalim İsrail askerleri saldırıyor, asker fotinleri
ile Mescide giriyor, Kur’an-ı Kerimleri yerlere atıyor ve Müslüman
Filistinlileri öldürüyorlar. Ayetteki zalimler bugün İsrail askerleridir.
Dünya’da rezillik, ahrette de azap onlarındır. Bir buçuk milyarlık İslam âlemi,
8-9 milyonluk İsrail’in zulmünü sadece seyrediyor.
11- “Cinlerden de öylesi vardı ki, Rabbinin izni
ve emri ile Süleyman’ın önünde sürekli çalışmaktaydı. Onlar onun için dilediği
şeyleri; sağlam köşkleri, yüksek evleri, mescitleri, heykelleri, büyük havuzlar
gibi çanakları ve sabit sabit çanakları yapıyorlardı. .Sonra Süleyman’ın ölümüne
hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü ancak değneğini yiyen ağaç kurdu
gösterdi..”Sebe su. 12-
14.
Mescid- Aksa yerinin tespiti ve planlanması Hz. Davut
(as) ile başlar. Hz. Davut (as) Kudüs’te inşa etmek için başladığı fakat
bitiremediği mabedin inşasını bitirmesini oğlu Hz. Süleyman (as) a vasiyet ve
emreder. Mabedin yapılması ile ilgili bütün malzemeleri ve elemanları oğlu
Süleyman (as)a teslim eder. . Babasının vasiyetine uyarak Süleyman (as) Kudüs’te
Beytu’l- Makdis’i inşa etmiştir. (İslam Ansiklopedisi, 29/
268-271)
Bu Mescidin inşasında cinleri de çalıştırmış ve Hz.
Süleyman (as) canını Rabbine teslim etmesine rağmen, cinler bu durumu anlamamış
ve başlarında Hz. Süleyman varmışçasına çalışmalarına devam etmişlerdir. Hz.
Davut (as) ın inşasına başlayıp oğlu Hz. Süleyman’ın bitirdiği, cinlerin de
bilfiil çalıştığı Mabet, Mescid-i Aksa’dır. Mescid-i Aka’nın ilk şeklinin Hz.
Süleyman (as) tarafından yaptırıldığı, hem yukarıdaki ayetlerden hem de şu
hadisten açıkça anlaşılmaktadır.
Hz. Süleyman (as) mabedin inşaatı bitince büyük bir
törenle mabedin açılışını yapmıştır. Hz. Süleyman (as) 22.000 öküz, 120.000
koyun kurban kesmiş ve bir hafta sureyle bayram ilan
etmiştir.
Çok değerli eşyalarla dolu olan Beyt-i Makdis, Hz.
Süleyman (as) dan sonra istilacıların yağmalama ve yıkımlarına maruz kalmıştır.
En büyük yıkım Babil hükümdarı II. Büntünnaar’ın Kudüs’ü 3. İşgali sırasında
olmuştur. (M.Ö. 586). Daha sonra da pek çok istilalar sonucu mabet yıkılmıştır.
M.S. 638 yılında Halife Hz. Ömer (ra) döneminde Kudüs
fethedildikten sonra, Kudüs’ün anahtarını teslim aldığında kendisi de bizzat
çalışarak Mescid-i Aksâ’nın (Süleyman Mâbedi) Hıristiyanlık döneminde molozlar
altında kalmış olan yerini temizletip Sahre’nin güneyindeki düzlükte cemaate
namaz kıldırmış (Taberî, Târîħ, II, 450), daha sonra da buraya bir mescit
yaptırmıştır. Hz. Ömer (ra) nin burayı mabet ittihaz etmesi ve orada namaz
kılması o mekânın kutsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu. Mescid-i Aksa daha
sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında
genişletilmiştir.
Mescid-i Aksa’ya Mekke ye olan uzaklığından dolayı en
uzak manasına gelen “aksa” ismi verilmiştir.
Hadis-i şeriflerde Mescid-i Aksa’nın önemi
ve fazileti:
1-
Peygamber (sav) Efendimiz, Hz. Süleyman’ın üç dileği olduğunu söyleyerek şöyle
buyurmaktadır: “Davut oğlu Süleyman (as), Beytu’l-Makdis’i inşa edince Yüce
Allah’tan üç şey istedi: Birincisi doğru ve isabetli hüküm verme yeteneğinin
kendisine verilmesini istedi ki, bu kendisine verildi. İkincisi kendisinden
sonra kimseye nasip olmayacak bir iktidar verilmesini istedi. Bu da kendisine
verildi. Üçüncüsü Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, “bu mescide sadece namaz
kılma düşüncesi ile gelen bir kimseyi annesinden doğmuş gibi günahsız olarak
oradan çıkarmasını” Allah’tan niyaz etti.” Başka bir rivayette yer alan
ayrıntıya göre, Resulullah (sav): “Süleyman’ın ilk iki dileği
gerçekleşmiştir. Üçüncüsünün de kendisine verilmiş olmasını umarım.” Dediği
rivayet edilmektedir. İbn Mace, İkamet, 196. Nesai, Mesacit, 6.
Hadislerle İslam, D.İ.Bşk. c.6.s 85.
Bu hadis-i şeriften öğrendiğimize göre, Mescid-i
Aksa’ya ibadet niyetiyle namaz kılmak için gitmek, günahlara kefarettir, kişinin
bağışlanmasına neden olur.
2-
Peygamber (sav) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “
Yolculuk ancak şu üç Mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime,
Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya”. Müslim, Hac, 15/
415,511.512. Buhari, Mescid-i Mekke,1. Savm 67, Ebu Davut, Menasik 94; Tirmizi,
Salat 126; Nesai, Mesacit,10.
Bu gün İslam âlemi, “ibadet için yolculuk yapmaya
değer” diye belirtilen Mescid-i Aksa’yı rahat bir şekilde ziyaret edememekte
ve içerisinde Cuma namazı kılamamaktadır. İsrail askerleri dün Cuma namazında 35
yaşın altındaki gençlerin namaz kılmalarına izin vermemiştir. Mescid-i Aksa’nın
Müslümanların ziyaretine açık tutulması için mukaddes Kudüs şehrini kurtarmak
hepimizin dini bir görevidir. Allah Kudüs ‘ün kurtulduğu günü görmeyi bizlere
nasip eylesin.
3-
Ebu Zer (ra) diyor ki, “Resulullah (sav) Efendimize; “yeryüzünde inşa edilen
ilk mescidin hangisi olduğunu sordum, “ Mescid-i Haram” diye cevap buyurdu.
“Sonra hangisi?” diye sordum, “Mescid-i Aksa” diye cevap buyurdu.
Ben, “ İkisi arasındaki süre ne kadardır?” diye sordum. Şöyle buyurdular:
“Kırk yıl” sonra da Peygamber (sav), “ Ey Ebu Zer! Bütün yeryüzü senin
için mescittir. Nerede namaz vaktine girersen orada namazını kıl. Namazın
fazileti, vaktinde kılınmasındadır,” buyurdu.” Buhari, Enbiya, 60/40;
Müslim, Mesacid, 1-2; İbn Mace, Mesacid, 4/7.
4- Peygamber (sav) Efendimiz Mescid-i Aksa’da kılınan
namazların, Mescid- Haram ve Mescid-i Nebevi hariç, diğer mescitlerde kılınan
namazlardan daha fazla sevap ve faziletli olduğunu şöyle ifade
etmektedir: “Bir adamın kendi evinde kıldığı namaza bir namaz sevabı
verilir. Oturduğu beldenin sakinlerinin devam ettikleri camide kıldığı
namaz yirmi beş kat sevap verilir. Cuma namazının kılındığı camide kıldığı
namaza beş yüz kat sevap verilir. Mescid-i Aksa’da kıldığı namaza elli bin kat
sevap verilir. Benim Mescidimde kıldığı namaza elli bin kat sevap verilir.
Mescid-i Haram’da kıldığı namaza ise yüz bin kat sevap verilir.” İbn
Mace, İkametu’s-Selah, 5/ 198. Ahmet b.Hanbel,2/ 16, 68.
5-
Peygamber (sav) Efendimize azatlısı Hz. Meymune (ra): “Ey Allah’ın Resulü!
Bize Mescid-i Aksa hakkında hükmün ne olduğunu bildirir misiniz?” diye
sorar: Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular: “Oraya gidin ve içerisinde
namaz kılın.” Hadisin ravisi dedi ki, “O zaman orası Müslüman
olmayanların hâkimiyeti altındaydı”. Peygamber (sav) Efendimiz sözlerine
şöyle devam etti: “Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız
kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.” Ebu Davut,
K. Salat,14.
6- Resûl-i Ekrem’in Mi’rac gecesinde Mescid-i Aksâ’ya
uğradığı ve burada içlerinde İbrahim (as), Musa (as) ve İsa (as) ın da bulunduğu
peygamberler topluluğuna namaz kıldırdığı ve sonra semaya yükseltildiği
anlaşılmaktadır. (Müslim, “Îmân”, 259; İbn Hişâm, II,
37-38).
7- Ümmü Seleme (ra) den, Resulullah (sav) Efendimiz şöyle
buyurdular :” Kim umre yapmak için ihrama Beyt-i Makdis’den başlarsa
günahları bağışlanır.” Bunun üzerine annem de Beyt-i Makdis’den
itibaren ihrama girdi.” İbn Mace, Terğib, c.3/ s.5.
8-
Ebu Davut ve Beyhaki’nin rivayetlerinde ise, Ümmü Seleme (ra) Resulullah (sav)
in : “ Kim hac ve umre yapmak üzere Mescid-i Aksa’dan ihrama girerse geçmiş
ve gelecek günahlarıbağışlanır ve mutlaka cennete girer” buyurduğunu
işittim.” Dedi. Et-Terğib c. 3/ s.6.
9- Filistin topraklarının mübarek kılındığına
dair de şu hadis-i şerif bulunmaktadır: Bu hadiste şöyle buyurulur: “Allah,
Ariş ile Fırat arasını mübarek bereketli kılmış ve özellikle Filistin’i mukaddes
kılmıştır.” Müslim, İman, 282.
İsra ve Miraç olayı, yeryüzündeki bütün
Müslümanların boynuna Mescid_i Aksa emanetini yüklemiştir. Onu ihmal etmek, onu
korumamak, Allah’ın dinini ihmal etmek demektir. Yüce Allah bunu bütün
Müslümanlardan soracaktır. Mescid-i Aksa, bir mescittir. Ancak yeryüzündeki
herhangi bir mescit gibi değildir. Onun farklı konumu ve özelliği vardır.
Yukarıda zikretmeğe çalıştığımız ayetler ve hadisler onu önemini bizlere
anlatmaktadır. Bundan dolayıdır ki Mescid-i Aksa bütün Müslümanların kutsal
mescididir. Bugün her Müslüman’a düşen görev Mescid-i Aksa’nın değerini bilmek,
sevgi bağıyla ona bağlanmaktır. Onun dokunulmazlığını ve şerefini korumaktır.
Ona destek olma uğruna maddi ve manevi bütün fedakârlığı
yapmaktır.
Yüce Allah Müslümanlara birlik, beraberlik
ve kardeşlik nasip eylesin.
Kemalettin AKSOY
Bayburt İl
Müftüsü