“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana
sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.”
[1] Kişisel hakları bakımından da, insan
olma onuru bakımından da, insan değeri bakımından da bütün insanlar (yasalar
önünde) eşittir.
İnsan onuru; izzeti nefis, haysiyet, öz saygı,
şeref, erdem, vakar gurur, saygınlık, kendine saygı duyma, başkalarını da
kendine saygılı kılma gibi manalarda kullanılmaktadır.
İnsanın değeri deyince de, insanın diğer canlılar
arasındaki özel yerini ve kıymetini anlıyoruz.
“İnsanlara insanlar olarak muamele et ki, hakiki
anlamda insanlar bulasın.”
Eğer insan yaşamalıysa şerefi ve haysiyeti ile
yaşamalıdır.
T.C. 1982 Anayasası 12. Maddesi şöyledir. “Herkes
kişiliğine karşı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve hürriyetlere
sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere
karşı ödevi ve sorumluluklarını ihtiva eder.”
Devam etmekte olan “Yeni Anayasa Çalışmaları”nda,
yapılacak yeni Anayasa’nın 2. Maddesinin şu şekilde olacağı ve taslağının böyle
yazıldığı basınımızda yer aldı. Temennimiz bu şekliyle kabul edilerek yürürlüğe
girmesidir.
“İnsan onur ve haysiyeti, insan haklarının ve
anayasal düzenin temelidir. Devlet, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve
manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duyar, bu değerleri korur ve bunların
önündeki tüm engelleri kaldırır.”
Yüce Allah (cc), ilk insan Hz. Adem (as)’ı
Peygamberlikle taçlandırmış, onun şahsında insan neslini dünya ve ahiret
saadetine nail edecek ilahi hakikatleri tebliğ buyurmuştur.
Bir Akademisyen yazarımız şöyle diyor; “Yere düşen
ekmeğin üstüne basan insan görmedim. Amma yere düşen insanı tekmeleyen, çiğneyen
çok kişi gördüm.”
Toplumumuzda, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda
mutabakat var, kimse ekmeğe basamaz, ayağı ile dürtüklemez, ya da öper, koyar
bir kenara.
Ekmek nimettir. Peki, insan nimet değil midir? Biz
genelde adama göre davranırız. Cüsseli ve kabadayı birisi ile konuşurken, “
Buyur abi, Buyur Efendim..” deriz. Karşımızdaki kişi küçük, ufak tefek
veya bir çocuk ise, “Ne var lan!…Ne diyon lan!..” deriz o zaman…[2]
İnsan, duyan, düşünen ve inanan bir varlıktır. Temiz bir
fıtratla dünyaya gelen insan, hilkatin özü, kainatın özetidir. Yüce Allah,
insanı en güzel ve en özel bir varlık olarak yaratmıştır. Hiç bir varlıkta bulunmayan üstün meziyetlerle donatmış,
bütün nimetleri emrine vermiştir.
Yüce Allah (cc), İlk insanı
topraktan yaratıp ona en güzel biçimi verdiği gibi, her insanı da en güzel bir
şekilde var etmiştir. Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“..Sina dağına ve şu emin
beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu
aşağıların aşağısına indirdik.” [3]
Allah (cc) insanı ruh ve beden kabiliyetleri bakımından
canlıların en mükemmeli kılmıştır. Yaratılmışların en şereflisi olan insan,
cüz’i iradesi (serbest irade) ile bu kabiliyetlerini hayra ve şerre
kullanabilmesi sebebiyle, bazen güzel amel yaparak “meleklerden de üstün”
(Ahsen-i takvim), (kamil insan) gibi üstün bir dereceye
yükselebiliyor. Yahut da iradesini kötü yönde (şerre) kullanarak şuurlu
varlıkların ve canlıların en aşağı mertebesine “ hayvanlardan da
aşağı” (bel hüm edall) bir noktaya inebiliyor, esfele
safilin’de yerini alabiliyor.
“Ahsen” kelimesi Kur’an’da 16 yerde zikredilmektedir.
“Ahsen”, daha güzel, en güzel, en iyi, en mükemmel manalarına gelir.
“Allah kelamının en güzel
olanı indirdi.”[4] (ehsenü’l-hadis)
“Yaratıcıların en iyisi
“, “Ahsenü’l-halikin.” ; “Ehsenü’l-kasas” [5] (En güzel anlatış veya en
güzel kıssa). “Ehsenü’t-Takvim; En güzel şekil, biçim, tarz
manasındadır.
Ahsen kelimesi hadislerde; ahlak, huy, ses, amel, kaza ve
hidayet terimleriyle kullanılmıştır. “Peygamber (sav), İman bakımında
insanların en kamili, ahlak bakımında en güzel olanıdır.” [6]
Ahsen-i takvim, maddi ve manevi her türlü
güzelliği içine alır. Boyun güzelliği, endamının eşsizliği, akıl, irfan ve
düşünce sahibi, konuşan, yazan, sanat kabiliyeti olan bir varlık oluşu, güzeli
çirkinden,hayrı şerden, doğruyu yanlıştan ayırabilme özelliğine sahip olan
insan, mükemmel insan..
İnsanoğlunun üstün kılınması;
bütün maddî ve mânevî, ahlâkî ve ruhî meziyetlerle donatılması, onun, şân ve
şeref sahibi olmasındandır. Kendisine düşünme ve konuşma özelliği verilen insan,
diğer canlılardan ayrılmış ve her şey insanın emrine verilmiştir. En güzel
rızıklar, tüm yeraltı ve yerüstü kaynakları onun istifadesine sunulmuş, yer ve
gökte ne varsa hepsi onun emrine amade kılınmıştır. Yüce Allah İsra suresinde
şöyle buyuruyor:
“Biz, hakikaten
insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile)
karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları,
yarattıklarımızdan birçoğundan cidden üstün kıldık.” [7]
İslam İnancına göre insan,
bedeni, ahlakı ve ruhani en mükemmel meleke ve yeteneklerle donatılmıştır.
Tertemiz bir vaziyette, maddi ve manevi her çeşit yükselmeğe müsait olarak İslam
fıtratı ile doğar. Yüce Allah (cc), verdiği üstün sıfatlar sayesinde insani
kendisine halife kılmıştır.
“Hatırla ki Rabbin
meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle
seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan
dökecek birini mi yaratacaksın? Dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi
her halde ben bilirim, dedi.” [8]
Bu durumlar kul olan insanın gayesine ve fıtratına
mevcut olan müspet ve menfi temayülleri arasındaki mücadeleden meydana
gelmektedir. Bunun için insan, irşat, terbiye ve tezkiyeye en çok muhtaç olan
varlıktır.
“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu
cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar,
gözleri vardır, onlarla görmezler, kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte
onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller
onlardır.” [9]
İnsan; değer üreten,
isteyen, eğiten, eğitilen, bilen, inanan, kendini adayan, sanatı ve tekniği
yapan, özgün olan, devlet kuran, seven, konuşan, çalışandır.
Onur;
kişinin kendine biçtiği değerlerdir. İnsan onuru, kişinin haysiyeti, özsaygısı,
kendine saygı duyması ve başkalarını da kendine saygılı kılması olarak
anlaşılmaktadır. İnsanlık onuru, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir
özelliktir.
İnsan
Hakları, tüm insanlara insan olmalarından dolayı tanınması gereken haklardır. En
temel insan hakkı da “yaşama hakkı” dır. Temel insan hakları onurlu yaşam
için vazgeçilmezdir. İnsan haklarını korunması,onurlu bir yaşamı mümkün
kılar.Kişi,bu haklarını kaybettiğinde değerli bir hayat
yaşayamaz.
“Kıyamet
gününde mutlaka haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzlu koyundan
boynuzsuz koyunun öcü (hakkı) bile alınacaktır.” [10]
İnsan hakları ile
insanın onurlu yaşama isteğinin mücadelesi yapılmaktadır. Haklarından yoksun
bırakılan insan onuru ile birlikte birçok değerden de yoksun
kalmaktadır.
Bütün insanlar hür,
haysiyet ve haklar bakımında n eşit doğarlar.
İnsan Haklarına hayat
için değil, fakat onurlu bir hayat için ihtiyaç duyulur.
İnsan, aklı ve iradesi
ile diğer canlılardan ayrılır. Buna karşılık insan, canlılar içinde
“başkası” düşüncesine sahip tek varlıktır. Başkalarını düşünme, onları
dikkate alma, onlara saygı ve sevgi gösterme insanların ahlaki özünün gereğidir.
Bu özünün gereği olarak kendine yapılmasını istediği bir kötülüğü başkasına
yapmasının uygun olmayacağını anlar. İnsanın bu yönü, kendisi için “insan
hakları” nı daha önemli yapmaktadır. Bu konuda Peygamber (sav) şöyle
buyuruyor:
“Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini
kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz.” [11]
“Müminin mümine karşı durumu yekpare bir binayı
meydana getiren, perçinlenmiş kayaların meydana birbirine karşı durumu gibidir.”
[12]
Nato’da görev yapan bir İngiliz askeri bir Afganlıyı
öldürürse, İngiltere 210 dolar tazminat veriyormuş ailesine. Eğer bir Amerika
askeri bir Afganlı’yı öldürürse 2500 dolar tazminat ödüyormuş Afganlı’nın
yakınlarına. Acaba bir Afganlı bir İngiliz askerini veya bir Amerika askerini
öldürürse tazminat bedeli aynı tutarda mı olacak. Tabii ki bu mümkün değil. O
zaman “ kana kan, cana can..” diye gereğini hemen yaparlar, dünyayı
ayağa kaldırırlar.
Hz. Peygamber (sav) Efendimiz Veda Haccında “ Bu gün,
bu ay ve bu belde nasıl kutsal ve masum ise, canlarınız, mallarınız ve
namuslarınız da öyle masumdur.” [13]
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Kişiye şer olarak,
Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman’ın malı, kanı ve ırzı
diğer Müslüman’a haramdır.” [14]
Peygamber (sav) Efendimiz. “Helak edici yedi şeyden
sakınınız”, buyurdu. Orada bulunanlar “Ey Allah’ın Resulü! Bu yedi şey
nedir? Diye sordular. Hz. Peygamber (sav): Allah’a şirk koşmak, sihir
yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek,
harp meydanında savaştan kaçmak, namuslu ve dürüst bir kadına zina iftirasında
bulunmaktır” diye buyurdu. [15]
Peygamber (sav) Efendimiz, zimmilerle ilgili olarak
şöyle buyurdular: “ Kim muahidi (zimmiyi) öldürecek olursa kokusu kırk yıl
uzaktan duyulan cennetin kokusunu alamaz.” [16]
Konu ile ilgili olarak Hz. Peygamber (sav)
bir başka hadislerinde de; “ Kim zimmilerden birisini öldürürse cennetin
kokusunu alamaz.” [17]
Peygamber (sav) Efendimiz bir gün
minbere çıktı ve ashabına yüksek sesle şöyle hitap etti: “Ey İman ettiğini
söyleyen, fakat iman henüz kalbine girmeyen kimseler! Müslümanları
çekiştirmeyiniz. Onların ayıplarını araştırmayınız! Kim Müslümanların ayıplarını
araştırırsa, Allah da onun ayıbını araştırır. Yüce Allah birinin ayıbını
araştırırsa, onun suçunu ortaya çıkarır ve evinde bile olsa onu aleme rezil
eder.”
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadislerinde
şöyle buyuruyor: “Hiçbiriniz, kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için
de istemedikçe, iman etmiş olamaz.” [18]
Bu hadisi rivayet eden Abdullah ibni Ömer
(ra) bir gün Kabe’ye bakarak şunları söyledi: “ Sen ne kadar da
azametlisin. Saygınlığın ne kadar da muazzamdır. Fakat Allah katında müminin
itibarı senden daha muazzamdır.” [19]
Bugün dünyanın birçok yerinde haksız yere
Müslümanlar öldürülüyor, Müslümanların kanı dökülüyor. Bugün Suriye’de öldürülen
Müslümanların sayısı yüz bini geçmiştir. Dün Irak’ta bir milyon civarında
Müslüman öldürüldü veya kayboldu.. Filistin’de, Gazze’ de, Mısır’da, Libya’da,
Yemen’de, Tunus’ta ve birçok ülkede akan kan hep Müslümanların kanıdır.
Yüce Allah (cc) Nisa suresinde şöyle
buyuruyor:
“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası,
içinde ebediyen kalacağı cehennemdir..” [20]
“Şüphesiz dünyanın yok olması, Allah
katında haksız yere bir Müslüman olan kimsenin öldürülmesinden daha ehvendir”
[21]
“Kıyamet günü insanlar arasında ilk
görülecek olan dava kan davasıdır.” [22]
“Hayatta her şey olabilirsin, fakat önemli
olan hayatın içinde “insan” olabilmektir.” [23]
Ahmet Selçuk İlkan, “İnsan Olmak
Kolay Değil” diye bir şiir yazmış. Onunla bitirelim.
Durup durup bana sorma,
Bunu bilmek kolay değil.
İnsan doğduk insan amma
İnsan olmak kolay değil.
Kalpten başka bir yolu yok.
Aşktan başka bir dalı yok.
Kitabı yok okulu yok,
İnsan olmak kolay değil.
|
Yüreğinde sevgi yoksa,
Gözlerinde şefkat yoksa.
Dünyalar da senin olsa,
İnsan olmak kolay değil
Neler gördük bu dünyada,
Neler verdik bu uğurda.
Sultan olmak kolaydı da
İnsan olmak kolay değil.
Kemalettin AKSOY
Bayburt
İl Müftüsü |
[1]
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. Madde.1.
[6]
Ebu Davut.Sünnet, 14.
[13] Uhari. İlim, 37; Müslim. Hac,147.
[15] Buhari, Vesaya, 23; Müslim,Hac,145.
[16] Buhari, Cizye,5, Diyat, 30.
[17] Kenzu’l Ummal,4. Hadis. 10928.
[18] Buhari, İman, 7; Müslimi İman, 17.
[19] Tirmizi, Birr 85. İbni Mace, Fiten, 2: Ahmet b. Hanbel, Müsned,, lV.
420,421, 424.
[21] Tirmizi, Diyat, 7. İbni Mace, Fiten, 2.
[22] Buhari, Rikak, 48; Müslim, Kasame, 8.