“Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de
yazılı buldukları Resul’e, o ümmi peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği
emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve
pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağı yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona
iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura
(Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” A’raf su.
157.
Kur’an-ı Kerimin A’raf suresi 157. Ayette, Ümmi olan,
okuma yazma bilmeyen Peygamber (sav) Efendimizin yedi özelliğinden
bahsedilmektedir. Bu yazımızda yedi özellikten, birinci özellik üzerinde duracak
ve bu konuyu sizlere açıklamaya çalışacağım.
1)
Tevrat’ta ve İncil’de geleceği haber verilen ve özellikleri
belirtilen Peygamber:
Yukarıdaki ayette zikredilen bu özellikler, Peygamber
(sav) in Tevrat ve İncil’de belirtilen sıfatlarıdır. Peygamberler, Hz. Muhammed
(sav) in peygamber olarak gönderileceğini ümmetlerine müjdelemişler ona tabi
olmalarını ümmetlerine emretmişlerdir. Onun sıfatları halen âlimlerin ve
hahamlarının bildikleri kitaplarında da mevcuttur.
“Hani, Allah Peygamberlerden, “Andolsun, size
vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber
geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye
söz almış ve “Bunu kabul ettiniz mi, verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?”
demişti. Onlar, “kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahit olun, ben de
sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.” Al-i İmran su.
81.
İbn Abbas (ra) der ki:” Allah hangi peygamberi
göndermişse mutlaka ondan şöyle bir ahit almıştır. Eğer o hayatta iken Muhammed
gönderilecek olursa mutlaka ona tabi olacaktır. Ve yine onun ümmetinden;
Muhammed (sav) onlar hayatta iken peygamber olarak gönderilecek olursa ona tabi
olup ona yardım edeceklerine dair söz almalarını bildirmiştir.” Hadislerle
Kur’an Tef. 14/7869
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular: “Ben atam
İbrahim’in daveti (çağrısı-duası), İsa’nın müjdesi, annemin görmüş olduğu
rüyayım.” Aynı eser.
“Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrail
oğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve
benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği
peygamberiyim” demişti.” Saff su. 6.
“Tevrat beni müjdelemiştir ve onun haber
verdiği şeyin doğrulayıcısı benim. Benden sonra gelecek, ümmi, Arap ve Mekke’li,
adı Ahmed olacak bir peygamberi de müjdelemekteyim.”
Buhari’nin bu konuda naklettiği hadis
şöyledir. Ebu Yemman (ra):
“Ben Resulullah (sav) in şöyle buyurduğunu işittim:
“Benim pek çok isimlerim vardır. Ben, Muhammed’im, Ben, Ahmet’im, Ben,
kendisiyle Allah’ın küfrü mahvettiği Mahi’yim, Ben, insanların ölümde
haşredilecekleri Haşir’im ve ben Akib’im ki, benden sonra peygamber yoktur.”
Müslim’deki rivayette bunlara ilave olarak, “Ben, Haşim’im, rahmet
peygamberiyim, tövbeyim,ve Mülhime’yim..” ifadeleri yer
almaktadır.
Buhari, Menakıb,17; Müslim, Fezail,125; Tirmizi, Edep, 67; Muvatta,
Esmau’n-Nebi,1.
“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu
(Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden
birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.” Bakara su.146.
Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz. Peygambere
ait özellikleri kendi kutsal kitaplarında okuya geldiklerinden onu
özelliklerinden çok iyi tanıyorlardı. Bu ayette, Yahudi ve Hıristiyanların Hz.
Peygamberi inkâr etmelerinin bilgisizlikten değil, inatlarından kaynaklandığına
işaret edilmektedir.
Kendilerine kitap verilen Yahudi ve
Hıristiyanların ruhani reisleri, öz oğullarını tanıdıkları gibi Hz. Muhammed
(sav) i de, Tevrat ve İncil’de yazılı olan sıfatlarından bilip tanıyorlardı.
Yahudi ilim adamlarından Abdullah bin Selam ve arkadaşları, Hz. Peygamber
Efendimizi birçok özellikleriyle bilip tanıdıkları için bunlardan bir kaçı
İslamiyeti kabul etmek konusunda tereddüt etmedi. Abdullah bin Selam bir ara:
“Andolsun ki ben Resulullah (sav) Efendimizi öz evladımdan daha iyi tanır ve
bilirim” diyerek bu gerçeği ve Tevart’ta yazılı bulunan sıfatların hak
olduğunu bir defa daha duyurmak istemişti. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra)
ona:
-“Ya Abdullah! Bu nasıl olur?” Diye sorunca, o şu
cevabı vermiştir:
-“Evet, ben Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna
şahadet ediyorum; bunda hiçbir şüphe ve tereddüdüm yoktur ve olamaz da. Ama
kendi öz evladım hakkındaki şahadetim bu nispette kuvvetli değildir. Çünkü
anasının bir şey yapıp yapmadığı hakkında kesin bilgim yoktur.” Asrın Kur’an
Tefsiri, 1/ 383.
Abdullah ibn Mesud (ra) dan: “Resulullah
(sav) bizi (Habeşistan) Necaşi’ye gönderdi, biz yaklaşık seksen kişi
civarındaydık… Kureyşliler de Necaşi’ye elçiler ve hediyeler göndermişti.
Kureyşin elçileri Necaşi’nin huzuruna girdiler, Kureyşliler ona secde ettiler.
Bizi ve Peygamber (sav) şikâyet ettiler. Necaşi bizi de çağırdı, Ca’fer b. Ebi
Talip bizim sözcümüz olarak Necaşi’ye selam verdi, huzurunda secdeye kapanmadı.
Ona, “hükümdara neden secde etmezsin?” dediklerinde, o, “Biz Aziz ve
Celil olan Allah’tan başkasına secde etmeyiz” dedi. Necaşi: “O da
nedir?” diye sorunca, Hz. Ca’fer, Allah’ı, Peygamberi, namazı, zekâtı, Hz.
İsa (as) hakkında Meryem suresindeki ayetleri okudu, bildirilenleri söyledi.
Bunun üzerine Necaşi oturduğu yerden kalktı ve şöyle dedi:
“Ey Habeşliler topluluğu, ey papazlar ve rahipler!
Allah’a andolsun ki onlar bizim söylediklerimizden fazla bir şey söylemiyorlar.
Merhaba size ve sizin katından geldiğiniz zata. Ben, Onun Allah’ın Resulü
olduğuna şahadet ederim ve onun İncil’de gördüğümüz peygamber olduğunu kabul
ederim. Meryem oğlu İsa’nın müjdelediği zat olduğunu bildiririm. İstediğiniz
yere konaklayın. Allah’a andolsun ki eğer ben Kral olmasaydım gider onun
ayakkabılarını taşır ve ona abdest aldırırdım.” Hadislerle Kur’an Tefsiri,
14/ 7870. (Ebu Davut, Cenaiz,62 (3205).
Peygamber (sav) Efendimizin, daha önceki Peygamberlere
indirilen kitaplarda geçen isimlerinden bazıları şunlardır: Dahuk, Hamyata,
Ahid, Baraklit, Mazmaz, Müşaffah, Münhamenna, Muhtar, Ruhul Hak, Hukimüs,
Sünneh, Mukaddes, Hırz-ül Ummiyyin, Malum’dur. Bunların çoğu sıfat olup
mecazen isim sayılmışlardır.
Peygamber (sav) Efendimizin İncil’de
Ahmed (Baraklit), Tevrat’ta, Münhamenna olarak geçtiği
muhakkaktır. Hz. Muhammed ve İslamiyet, M.Asım KÖKSAL, Mekke Devri,
s.14.
Birçok tercüme yanlışları ve insan sözleri karışmakla
beraber, halen elimizde bulunan Tevrat ve İncil nüshalarında Hz. Muhammed (sav)
in geleceği ile ilgili belgelere ve işaretlere rastlamaktayız.
a)
Tevrat’taki belgeler ve işaretlerden birkaç tanesi
şöyledir:
“Allah’ın Rab senin için aranızdan,
kardeşlerinizden benim için bir peygamber çıkaracak, onu
dinleyeceksiniz.” Tevrat, Tesniye 18/15.
“Onlar için kardeşleri arasından senin
gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi Onun ağzına koyacağım ve Ona
emredeceğim, her şeyi onlara söyleyecek..” Tevrat, Tesniye,
18/18.
İsrail oğulları İshak Peygamber’in soyundan,
Hz Muhammed (sav) ise, ishak’ın kardeşi İsmail’in soyundandır. O bakımdan
Tevrat’ta “kardeşleri arasından” sözü kullanılmıştır.
“İşte kendisine destek olduğum kulum.
Canımın kendisinden razı olduğu seçme kulum. Ruhumu onun üzerine koydum.
Milletler için hakkı meydana çıkaracaktır. Bağırmayacak ve sesini yükseltmeyecek
ve onu sokakta işittirmeyecek. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili
söndürmeyecek, hakkı hakikate erdirecek ve dünyada hakkı pekiştirinceye kadar
zayıflamayacak ve cesareti kırılmayacak ve adalar onun şeriatını
bekleyecektir..” Tevrat, İşaya,42/1-5.
b)
İncil’deki belge ve işaretler ise
şöyledir.
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi
tutarsınız. Ben de babaya (Rab) yalvaracağım. O size başka bir Tesellici,
hakikat ruhunu verecektir. Ta ki, daima sizinle beraber olsun..” İncil,
Yuhanna, 14/15-16. Asrın Kur’an Tefsiri, cilt 5/ 2240-2242.
“Bununla beraber ben size hakikati
söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü gitmezsem, Tesellici
gelmez. Fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için,
salah için ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir..” İncil, Yuhanna,16/
7-8.
“Size söyleyecek daha çok şeylerim var.
Fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, hakikat Ruhu, gelince, size her hakikate
yol gösterecektir. Zira kendiliğinden söylemeyecektir. Fakat her ne işitirse
söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. O beni taciz edecektir. Çünkü
benimkinden alacak ve size bildirecektir.” İncil, Yuhanna, 16/
12-14.
“Bundan dolayı size derim, Allah’ın
melekûtu sizden alınacak ve onun meyvelerini yetiştirecek bir millete
verilecektir. Ve bu taşın üzerine düşen parçalanacak, o da kimin üzerine düşerse
onu toz gibi dağıtacaktır.” İncil, Matta, 21/ 43-44.
c)
Bernaba İncil’indeki bu konudaki belgeler çok daha açık ve
nettir.
“Allah, Âdem’i yaratınca, Âdem iki ayağı
üzerine kalkıp doğruldu. Başını göğe doğru çevirdi. Güneş kadar parlak iki satır
yazı gördü. “La ilahe illellah, Muammedü’r- Resulüllah”. Âdem ağzını açıp dedi
ki: “ Ey Rabbim ve İlahim! Sana şükrediyorum. Çünkü beni fazlü kereminle
yarattın. Huzurunda eğilir ve yalvarırım. Bu sözün (Muhammedü’r-Resulüllah)
anlamını bana bildirmeni dilerim.” Rabbi ona cevap verdi: “Ey kulum Âdem!
Güvenle, esenlikle bana yaklaş. Sana derim ki, ilk yarattığım insan sensin. Şu
ismini gördüğün nur, senin soyundan ve evlatlarındandır. Yıllar sonra dünyaya
gönderilecektir. O benim peygamberim olacaktır. Her şeyi onun hatırı için
yarattım. O geldiğinde varlık âlemini aydınlatacaktır. Ben, henüz hiçbir şeyi
aratmadan altmış bin yıl önce onun nurunu ve ruhunu yarattım.” İncil-
Bernaba, 39/14-28.
“İsa onlara dedi ki: “Ben size hakkı
söylerim. Bu güne kadar gelen her peygamber ancak bir kavme veya bir millete
gönderilmiştir. Her peygamber Allah’ın rahmetinin belirtisidir. Ancak her
peygamberin gözü, gönderildiği kabile veya milletin dışına taşmamıştır. Ama o
Allah’ın Resulü gelince, yüzük taşı misali olacak. Allah ona verecek de verecek.
O yeryüzündeki milletler için kurtuluş ve rahmet taşıyacak. Onun talimini kabul
edenler kurtulup rahmete erişecektir. O zalim ve zorbalar üzerine kuvvetle
yürüyecek, putlara tapınmayı kökünden yıkacaktır. Öyle ki şeytanı perişan ve
rüsvay edecektir. Çünkü Allah o son peygamber hakkında İbrahim peygambere şöyle
vaat etmiştir. “Dikkat ya İbrahim! Ben senin soyunla yeryüzündeki kabile ve
milletleri mübarek kılacağım. Sen nasıl putlarla savaştın, onları devirdinse, o
da öylece putlarla savaşacak ve onları devirecektir.” İncil, Bernaba, 43/
13-29. Asrın Kur’an Tefsiri, cilt 5/ 2240-2242.
Bernaba İncil’inden son örnek olarak şu
belge ile bitirelim.
“İşte onun için size derim ki: “Şüphesiz
Allah’ın Peygamberi Ahmed ile yakında Allah’ın yarattığı her şey sevinecektir.
Çünkü o, anlayış ve danışma ruhudur. O, hikmet ve kuvvet ruhudur. O, sevgi ve
rahmet ruhudur. O, adalet ve takva ruhudur. O, lütuf ve sabır ruhudur. Allah
ona verdiğini hiç kimseye vermemiştir. O, âleme geldiği zaman, ne mutlu zaman
olacak! Beni tasdik edin. Onu (yani ruhunu) her peygamberin gördüğü gibi ben de
gördüm, saygı ve ta’zimde bulundum.” Barnaba İncil’i, 44/ 19-31. Asrın
Kur’an Tefsiri, cilt 5/ 2240-2242.
d) Zerdüştlerin kutsal kitabı Zeno
Avesta’nın elimizdeki nüshasında, Yasht (putları kıracak olan),
Soeshyant ( Âlemlere rahmet), Astvat Ereat (Halkı ayağa kaldıran)
ın geleceği önceden haber vermiştir. Bunlar da Peygamberimizin
özelliklerindendir. Maitreya (Metteya) yani “Âlemlere Rahmet” in gelip bu
işi düzeltecek ve tamamlayacaktır.
e) Budizm’in kurucusu Buda’nın bazı
ifadelerinde, dini tamamlayamadığını, ona göre Maitreya (Metteya) yani
“Âlemlere rahmet” gelip bu işi tamamlayacak ve
düzeltecektir.
F ) Brahmanizm’de “ileride
gelecek ve beklenen bir kimse” inancı vardır. Narasanşah, Astivişyat
(Alkışlanacak olan, övülmeğe layık kişi), Onun bineceği araba çok süratli, koşan
develer tarafından cennete varana kadar koşturulacaktır”. Vişnhu Puran adlı
kitaplarının 24. Bölümünde, “Tanrı’nın son tenasühü bir cenkçi muharip
tezahür edecektir”.denilmektedir. BU muharip kumlu Ada’da, arif ve namlı bir
aileden dünyaya gelecek, babasının adı Visnuyaşa (Allah’ın kölesi=Abdullah),
annesi adı Somti (emin olunan kimse=Emine) olacaktır.
e) Hindistan Brehmenlerin kutsal
kitabı olan Veda’lan’a göre yukarıda işaret edilen “cenkçi muharip”
kumlar diyarında doğacak, sonra vatanını terk edip kuzeydeki bir yere hicret
edecektir. Göğe değecek bir arabası olacaktır. Bu zat, deve sahibi bir hikmetli
kişi olacak, yapacağı iki büyük savaşın birincisinde üç yüz, ikincisinde on bin
askeri bulunacaktır.
Bilindiği üzere Peygamber (sav) Efendimiz, kumlar diyarı
Mekke’de doğmuş, Peygamberliğinin ortalarında kuzeyde Medine’ye hicret etmiştir.
Gerçekten onun ilk savaşı Bedir’de kendisi ile üç yüz, son savaşı Mekke’nin
fethinde on bin askeri bulunmuştur. Göğe değen arabası da şüphesiz çıktığı
Mi’rac’ in ifadesidir. Kutub-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan, 4/
64-65.
İbn Sa’d’in İbni Abbas’dan rivayetine göre:
“ Kureyza, Nadir, Fedek ve Hayber Yahudileri, Peygamberimiz Peygamber
gönderilmeden önce, yanlarındaki kitaplardan onun sıfatlarını, hicret edeceği
yerin Medine olacağını öğrenmiş bulunuyorlardı. Peygamberimiz doğduğu zaman
Yahudi âlimleri bir yıldızın doğduğunu görmüşler ve şöyle
demişlerdir:
“Bu yıldızın doğduğu gece, Ahmed (as)
doğmuştur”.
Hz. Aişe (ra) den rivayetine göre,
“Mekke’de ticaretle uğraşan bir Yahudi vardı. Peygamber (sav) doğduğu gece, bu
Yahudi; içlerinde Hişam b. Muğire, Velid b. Muğire ve Utbe b. Rebia gibi
Kureyş’in ileri gelenlerinin de bulunduğu bir toplantıda bulunuyordu. Bu Yahudi
onlara:
-“Bu gece, sizden birisinin bir çocuğu
doğdu mu?” diye sordu. Onlar: “Bilmiyoruz!” dediler.
Yahudi:
“Vallahi, sizin bu kabahatinizden
iğrendim. Bakın, ey Kureyş topluluğu! Size ne söylüyorum! İyi anlayın. Bu gece,
bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu! Eğer yanlışım varsa, Filistin
kutsiyetini inkâr etmiş olayım! Evet, onun iki omuz küreği arasında
kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir Ben vardır!” dedi.
Toplantıda bulunanlar, Yahudi’nin bu
sözlerinden hayrete düştüler. Evlerine döndükleri zaman bunu ev halkına
anlattılar. Cevaben “ Bu gece, Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’ın bir oğlu
doğdu. Adını Muhammed koydular” denildi onlara.
Ertesi gün Yahudi’nin bulunduğu yere gidip
“Bahsettiğin çocuğun bizim kabilede doğduğunu öğrendin mi?” dediler.
Yahudi onlara:
“Onun doğumu, benim size verdiğim haberden
önce midir, yoksa sonra mıdır?” dedi. Onlar: “Öncedir ve ismi da
Ahmed’dir” dediler. Yahudi, “Beni o çocuğun yanına götürün” dedi.
Kalkıp birlikte Hz. Amine’nin evine gittiler. Yahudi Peygamberimizi ve
arkasındaki Ben’i görünce fenalaştı ve baygınlık geçirdi. Ayılınca,
“yazıklar olsun sana ne oldu? “ diye sordular. Yahudi:
“Artık İsrail oğullarından Peygamberlik
gitti. Ellerinden kitap da gitti. Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarı da
kalmadı artık. Bu, onların öldürülecekleri hakkında verilmiş bir hükümdür!
Araplar, Peygamberlikle kurtuluşa ereceklerdir. Ey Kureyş topluluğu!
Ferahlandınız mı? Vallahi, size, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir
satvet, bir hamle verilecektir!” dedi. Hz. Muhammed
ve İslamiyet, M. Asım KÖKSAL, Mekke Dönemi, sayfa 51-52.
Cabir İbn Semüre (ra) anlatıyor:
“Resulullah (sav) in Peygamberlik mührü, iki omuzu arasında idi. Tıpkı bir
güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızı bir yumru (gudde) idi.” Tirmizi,42
(3647).
Saffan İbnu Assal (ra) anlatıyor: “ İki
Yahudi konuşuyorlardı. Biri arkadaşına: “Gel seninle şu peygamber (sav) e
gidelim ve bir şeyler soralım” dedi. Arkadaşı: “Ona peygamber deme”
diye müdahale edip ekledi: “Şayet o kendisinden “peygamber” diye
bahsettiğini duyacak olursa sevincinden gözleri dört köşe olur.”
Beraberce gidip Resulullah (sav) i imtihan
niyetiyle dokuz açık ayetten ona soru sordular. Resulullah (sav) onlara:
“Allah’a hiçbir şeyi ortak kılmayın, hırsızlık yapmayın, zina fazihasını
işlemeyin. Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın, faiz yemeyin, günahsız kadına
zina iftirası atmayın, savaş sırasında cepheyi bırakıp kaçmayın. Ey Yahudiler!
Bilhassa sizin için söylüyorum, cumartesi günü yasağını ihlal etmeyin”
dedi.
Saffan der ki; “Bu cevap üzerine Yahudiler
Resulullah (sav) in el ve ayaklarını öptüler ve : “Şahadet ederiz ki sen
Peygambersin” dediler. Peygamber (sav) Efendimiz onlara:
“Öyleyse niye bana uymuyorsunuz?”
diye sordu. Onlar:
“Davut (as) in neslinden peygamber
kesilmesin diye dua etti. Biz, sana uyduğumuz takdirde Yahudilerin bizi
öldürmesinden korkuyoruz” cevabını verdiler. Tirmizi, İsti’zan,33 (2734),
Nesai, Tahrim,18; İbn Mace, Edep 16 (3705).
Salât ve Selam O’nun üzerine olsun. Yüce
Allah (cc) bizleri O’nun yolundan ayırmasın.
Kemalettin AKSOY
Bayburt İl Müftüsü