04.11.2017

İSLAM’DA BORÇ VE ÖDEME ADABI

İnsanların birbirleriyle yardımlaşma yollarından birisi de borç alıp- borç vermektir. Borç vermeyi dinimiz teşvik etmiş ve bu eylemi sevap olarak nitelendirmiştir. Sadaka vermekten daha sevap olduğu bildirilmiştir. Buna karz-ı hasen diyoruz. Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır.
“Eğer Allah’a (rızası uğruna) borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.”       Teğabun su.17.
“Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.”  Hadid su.18.
“Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere…”     Müzzemmil su. 20.
“Eğer Allah’a içten gelen bir istekle ödünç verirseniz,  Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar.”          Et-Terğib ve’t-Terhib, II,40.
“Karz “,  geri ödenmek üzere verilen mal veya birisine ödünç (borç) verme anlamına gelir. Karz (borç verme), Allah’a yakınlaşma (kurbet) anlamını içeren, alan açısından dünyevi, borç veren açısından uhrevi faydaları olan bir işlemdir. Karz-ı Hasen (Güzel Ödünç) denilmesinin sebebi, hayır duygusuyla ve Allah rızası için yapılan her türlü mali fedakârlığı kapsamaktadır.
 Kur’an-ı Kerim’de tam on iki yerde bu kavram mecazi olarak “Allah’a güzel bir şekilde borç verme” (karz-ı hasen) anlamında kullanılmıştır. Kısacası, sırf yardım etmek gayesiyle, Faizsiz, karşılıksız, menfaat beklemeden Allah rızası için maddi sıkıntı içinde bulunanlara verilen borca, karz-ı hasen denir. Allah için borç verenlerin bağışlanacağı ve sevaplarının da kat kat olacağını yukarıdaki ayetlerden öğrenmekteyiz. Sadaka ve borç vermek güzel bir ibadettir. Ancak ihtiyaç sahibinin onurunu ve şahsiyetini incitmemek için ödünç, borç vermek daha güzeldir.
“ Eğer borçlu darlık içinde ise, eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek gerekir. Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadaka ( veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.”        2.su./280.  
Ebu Hureyre (ra) rivayetine göre, Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ödeme güçlüğü çeken borçluya zaman tanıyan ya da alacağını bağışlayan kimseyi Allah, kendisininkinden başka hiçbir gölgenin  (himayenin) olmadığı kıyamet gününde arşının gölgesinde gölgelendirecektir (özel olarak himaye edecektir).”        Tirmizi, Buyu’,67.
“Kim Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kişi din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır. “  Buhari.    Müslim, Zikir,38. İbn Mace, Sadakat,14.
            Enes b. Malik (ra) dan,  "Allah'ın elçisi şöyle buyurdu: “Miraç gecesinde bana, cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi. “Sadaka  on misliyle mükafatlandırılacaktır., karz-ı hasen (ödünç para) için ise on sekiz katı ecir vardır.” Ben, Cebrâil'e : “ödünç verilen para niçin sadakadan daha üstün olduğunu sorduğumda, şu cevabı verdi: “ Şüphesiz, dilenci (çoğu zaman) yanında para olduğu halde ister. Ödünç (borç) isteyen ise, ancak ihtiyacı sebebiyle borç ister" buyurdu.      İbn-i Mâce, Sadakât, 19; el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, lV, 126.
    Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resulullah  (sav) şöyle buyurdular: 
“Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: “Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah da bizim günahlarımızdan vazgeçmesini umarız”. Derdi. Allah (cc) da onu günahlarından vazgeçti.”       Buhari Sulh, 10. Müslim, Müsakat, 19. Nesai, Büyu’104
    Bu konuda diğer bir rivayette şöyledir. Resulullah (sav) şöyle buyurdu: 
    “Bir adam hiç güzel (hayır) amelde bulunmazdı. Ancak halka borç verir ve borcunu toplayan elçilerine: “Borcunu kolay ödeyecek zenginden al, borcunu zor ödeyecek fakirden alma, vazgeç. Ola ki Allah da bizim günahlarımızdan vazgeçer” derdi.
 Allah Teâlâ hazretleri de bunu üzerine: “Haydi senin günahlarından vazgeçtim” buyurdu.       Buhari, Büyu’ 18, Enbiya 50; Müslim, Müsakat, 31. Nesai, Büyu’ 104.
    “Ebu Katade (ra), bir borçlusunu parasını talep etmek üzere aramıştı. O, kendisinden gizlendi. Bilahare adamı buldu. Ancak: “Dardayım” dedi. Bunun üzerine:
    -“Allah’a yemin eder misin? Diye sordu. Borçlu:
    -“Vallahi, dardayım” diye yemin etti. Ebu Katade:
    -“Ben Resulullah (sav) in, “Kim Allah’ın kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes aldırsın veya tamamen borcunu bağışlayıversin” dediğini işittim” Dedi.     Müslim, Kasame, 32.
    Kur’an ve sünnette, imkan sahibi kimselerin ihtiyaçlı kimselere borç vermesi, borçluya mühlet tanıması, gereksiz yere onu sıkıştırmaması tavsiye edilirken, borçluya da borcunu zamanında en güzel bir şekilde ödemesi, ödeme imkanı olduğu halde ödemeyi geciktirmesinin zulüm, ödeme niyeti olmayanın borç almasını da hırsızlık olarak belirtmiştir. İbn Mace.
    “Maddi imkânı olan kişinin borcunu ödemeyi geciktirmesi, bekletmesi zulümdür. Biriniz (alacağının ödenmesi için) durumu iyi olan birine havale edildiğinde, bunu kabul etsin.”        Müslim, Musakat, 33.  Buhari, Havalat, 1. Ebu Davut, Buyu’,10;  Tirmizi, Buyu’,68;  Nesai;  Buyu’101.
    Ebu Hureyre (ra) dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
    “Kim insanların mallarını geri ödeme niyetiyle alırsa Allah onun ödemesini kolaylaştırır. Kim de malı tüketip, telef etmek (geri ödememek) niyeti ile alırsa Allah da onun malını telef eder.”    Buhari, İstikraz, 2.
    Meymüne anamız (ra) fazlaca borca giriyordu.  Ailesi bu mesele konusunda ona müdahale edip durumunu ayıpladılar. O şu cevabı verdi: “Borcu bırakmayacağım. Ben dostum ve can yoldaşım Peygamber(sav) ı şöyle söylerken işittim:
 “ Bir borçla borçlanan bir kimsenin borcu ödeme niyeti olduğunu Allah (cc) bilince, onun borcunu Allah mutlaka dünyada iken öder.”      Nesai, Büyu’.99;  İbn Mace, Sadkat,10.
    “Sizin en hayırlınız, borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir.”       Buhari, Vekalet, 5.
    Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “ Allah (cc) kıyamet gününde borçluyu çağırıp huzurunda durdurur. Ona:
-Ey Âdemoğlu! Bu borcu niçin aldın ve niçin insanların haklarını zayi ettin:”  denir. O kimse:
“-Ya Rabbi! Sen biliyorsun ki, ben onu aldım, yemedim, içmedim, giymedim ve zayi etmedim.  Fakat yandığı için yahut çalındığı için veya zararına satmamdan dolayı ödeyemedim.” Der. Bunun üzerine Allah (cc):
“Kulum doğru söyledi. Borcunu senin yerine ödemeye ben daha layığım.” Buyurur. Daha sonra Allah bir şey isteyip onu terazinin sevap kefesine kor ve böylece sevapları, günahlarına ağır basar. Ve Allah’ın bol rahmetiyle cennete girer.”     İmam Ahmed, Bezzar, Taberani.
“Zengini borcunu savsaklaması, haysiyetinin ihlal edilmesini ve cezalandırılmasını helal kılar.”  Cezalandırılması da hapsedilmesidir.”  Ebu Davut, Akdiye, 29; Nesai, Büyu’100; İbn Mace, Sadakat,18.
Peygamber (sav) Efendimiz, borcunu ödemeden ölen kişi için şöyle buyurmaktadır:
“İrade ve kudretiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, bir kimse Allah yolunda savaşırken öldürülse, sonra tekrar diriltilip yaşasa ve sonra öldürülse, sonra tekrar diriltilip yaşasa ve sonra yine üzerinde borç olduğu halde öldürülse, borcu ödeninceye kadar cennete giremez.”       Nesai, Taberani, et-Terğib ve’t-Terhib,4/94.
“Kim ödemek niyetiyle bir borç alır da onu ödeyemeden ölürse, kıyamet gününde Allah onun namına o borcu öder. Kim de ödemek niyeti olmaksızın bir borç alır da sonra ölürse, Allah (cc) kıyamet gününde ona: “Kulumun hakkını almayacağımı mı sandın?” der. Böylece onun (borçlunun) iyiliklerinden alınıp diğerinin (alacaklının) iyiliklerine ilave edilir. Şayet sevabı yoksa, borç verenin günahlarından alınıp ona yüklenir.”      Taberani, Kebir.  Et-Terğib, 4/ 89.
Peygamber (sav) Efendimiz, borçlu olarak, borcunu ödemeden ölen kimsenin cenaze namazını kıldırmadığını görüyoruz.
Ebu Katade (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) a, cenaze namazını kıldırması için bir adamın cenazesi getirildi, Efendimiz (sav):
“-Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın!” buyurdu. Ben:
“-Borcu benim üzerime olsun, ben ödeyeceğim ey Allah’ın Resülü!” dedim.
“- Sadakatle mi” dedi. Ben de “Evet sadakatle” dedim. Bunun üzerine cenaze namazını kıldırdı.”      Tirmizi, Cenaiz, 69;  Nesai, Cenaiz, 67.
    Atalarımız ne güzel söylemiş, “Ayağını yorganına göre uzat”. Her Müslüman bu düstura uymalıdır. Hesabını iyi yapmalı ve gereksiz harcama yapmamalı ve geliri ile giderini iyi ayarlamalıdır. Hesabını iyi yapamayan, bilinçsiz, şuursuz, gelirine (maaşına) göre harcama yapmayan kişilerin borçlarını başkalarının ödeme sorumluluğu olmaz.  
    Borç insan için kelepçedir ve ağır bir bağdır. Bu kulun boynuna yükletilir. BU durum insanı üzer, rahatsız eder. Borcunu ödeyinceye kadar rahat bir gün geçiremez ve rahat bir uyku uyuyamaz. Borcunu ödeyinceye kadar, borçlunun sevap kazanması devam eder. Saadet sebebi olur. Bu durum borcuna sahip kişi için geçerlidir. Bir de borcunu umursamaz, ödemek için planlar kurmaz, borcunu ödemek için çare aramazsa bu da onun için ahret şekavedi ve azabı olur.
    “Bir adam ki, hiç ödememek niyetiyle birisinden borç alırsa, Kıyamet günü bu adam Allah’ın huzuruna hırsız olarak çıkar” 
    “Borç, yeryüzünde Allah’ın bayrağıdır. Allah bir kula baş eğdirmek isterse o bayrağı onun boynuna kor.”     Hakim, Et-Terğib, 4/ 86.
    İbn Ömer (ra) Peygamber (sav) Efendimiz bir adama tavsiyede bulunup ona şöyle buyurdu:
    “Günahlarını azalt ki, ölümün kolay olsun, Ve borcunu azalt ki, hür olarak yaşayasın.”    Beyhaki, Et-Terğib, 4/ 88.
    Abdullah b. Abbas (ra) dan,  “Ya Resulellah! Annem öldü, üzerinde bir aylık oruç borcu vardır” Onu ödemem gerekir mi? Diye sordu.  Peygamber (sav) Efendimiz:
“-Ne düşünürsün? Senin annenin birisine bir borcu olsa, annenin yerine o borcu öder misin? Dedi.
“-Tabii ki evet öderdim”. Dedim. Peygamber (sav) Efendimiz buyurdular ki:
“- Allah’a olan borcun ödenmesi daha evladır ve önemlidir.”
Resulullah (sav) Efendimiz borçlu ile alacaklının birbirinden hoşnut olarak ,iyilik ve güzellikle ondan ayrılınca bu durumu şöyle anlatmaktadır:
“Bir kimseye borç veren kimse, sonunda alacağını ondan aldığında ondan hoşnut olarak ayrılırsa, yeryüzünde yaşayan canlılar ve suda bulunan balıklar onun için dua ederler. Her kime de borç veren sonunda kendisinden hoşnut olmayarak, sıkıntılı, dargın ayrılırsa, ona her gün ve her gece, her Cuma ve her ay zulüm yazılır, günaha girer.”        Taberani, Kebir; Et-Terğib, 4 / 110.
    Sonuç olarak borç alıp verirken şu hususlara dikkat etmeliyiz:
1-    Zorunlu olmadıkça borca girilmemeli, borç almak zorunda kalındığında ise, Hakka, hukuka riayet edilmeli. Borcu ödeme imkânı olunca hemen ödenmeli, borç ödeme savsaklanmamalıdır.
2-    Borç geleneği sürdürülmeli, borç vereni Yüce Allah’ın karşılıksız bırakmayacağını ve mükâfatının çokça olacağına inanılmalıdır.
3-    Borç verme imkânı olanlar teşvik edilmelidir. Borcunu veren kişi ona dua ve teşekkür etmelidir. İslam’ın bu güzel geleneği olan Karz-ı hasen devam ettirilmelidir.
4-    Borcun İslami, ahlaki ve insani güzel bir davranış olduğu, dünyevi hiçbir çıkar ve menfaat gözetilmeden yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
5-    Borç verirken karşımızdaki insanın nefsini, şahsiyetini rencide etmemeli, ezilmemelidir.  Ona moral vererek onun bu zor zamanında ona destek olunmalıdır.
6-    Borç verdiğimiz kişiye vadesi uzatılmasını veya affetmesine karar verirseniz bile ona birçok sebepler belirterek ikna etmeli, onun gururu inceltilmemelidir
7-    Aldığımız borçları söz verdiğimiz zamanda mutlaka ödemeliyiz. Ödeyemeyecek durumda isek zamanı gelmeden önce mazeretimizi ve durumumuzu anlatarak ondan müsaade istemeli ve onun da durumunu sorup imkânı olup olmadığı sorulmalıdır.
8-     Borç aldığımız kişiyi zora ve zarara sokmamalıyız. Uzun vadeli borç alıp vermelerde          “ Değeri kaybolmayan değerler” üzerinden alıp vermeliyiz. Değer kaybı ile borç vereni zarara uğratmamalıyız. Altın gibi değerler ölçü alınabilir.
9-    Borçlu kişi zevk ü sefada, alacaklı kırk kanaat geçiniyorsa, borçlu borcunu biran önce ödemelidir. Borcu ödemeye çare aramalı, ödememek için bahaneler uydurmalıyız. 
10-     Bakara suresi 282. Ayeti kerimenin gereği olarak  “Borç küçük olsun büyük olsun, Borçlandığımız zaman onun miktarını ve ne zaman ödeneceğini, şahitlerle birlikte yazmalıyız, bu konuda üşenmemeliyiz” 
11-    Borcu yazma konusunda kimse kimseye darılmamalı, Yüce Allah’ın emrine uymalıdır. “Bana güvenmiyor musun?” ifadesini kullanmak Allah’ın bu ayetine muhalefet olur.
12-    Borcumuzu ödemeye çare aramalıyız, hesabımızı borcumuzu biran önce ödemek ve borçtan kurtulmak için yapmalıyız. Borç bizi huzursuz ve rahatsız etmelidir.
13-    En önemli konu ise, borcu zamanında vermemek, borç vereni pişman ettirmek, “borç verirken iyi, borç isterken kötü olmak” durumuna kimsenin düşmemesi için borç meselesi istismar edilmemeli ve toplumdaki hayırseverleri, borç verdiğine pişman edilmemelidir. Toplumdaki güven ve itimat zedelenmemelidir.


Kemalettin AKSOY
Bayburt İl Müftüsü