30.12.2016

YIL YENİLENİRKEN BİZ ESKİYORUZ

Ömür, namazsız ezan (çocuk doğunca kulağına okunan ezan) ile ezansız namaz (cenaze namazı) arasında geçen zaman dilimi olup Yüce Allah’ın insana bahşettiği en büyük nimetlerdendir.  Bir Müslüman bu zaman dilimini çok iyi değerlendirmelidir. Zira yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” [1] buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir. 

 İnsana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. Nefes alıp vererek tükettiğimiz ve bir gün verdiğimiz nefesi alamayacağımız yahut aldığımız nefesi veremeyeceğimiz zamana kadar devam edecek hayatımızdan bir yıl daha geride kalıyor. Eğer insan, ömrünü ziyan eder, manevi ve maddi herhangi bir şey kazanmaz veya ömrünü yanlış yerlerde tüketir ve böylece zaman israfında bulunursa, bu durum insanın hüsranına neden olur. Geçen zaman dilimi içerisinde sevindiğimiz ve üzüldüğümüz anlarımız oldu. Zaten imtihan da budur. Sevinç ve üzüntülerimize karşı takınacağımız tavır imtihanımızı belirleyecek.

Yılbaşının biz Müslümanlar için, milletler arası takvim başlangıcı olma fonksiyonundan başka hiçbir özelliği yoktur. Bir yıl geride bırakılırken yılbaşı kutlamaları adı altında dünya’da ve ülkemizde yapılanların dinimiz İslam ve kültürümüz ile hiçbir ilgisi olmayan davranışlara dikkatinizi çekmek istiyorum:

  1. Noel Kutlaması

Noel kutlamalar şirk inancın bir karşılığıdır. Türkçede yanlış olarak yılbaşı kutlamalarıyla özdeşleştirilen “Noel” Latincede, “Tanrının doğum günü” anlamına gelen ve Hz. İsa’nın doğum günü kutlamasını ifade eden “dies natalis” teriminin Fransızca karşılığıdır.

Aslında kış gün dönümünü kutlama adeti çeşitli Asya ve Avrupa putperest (pagan) topluluklarında vardı. Tarihi kayıtlara uygun olmadığı halde Hz. İsa'nın doğduğu gün kilise tarafından 25 Aralık'a çekildi.

Noel Yortusu batıdaki yaygın isimlendirmesiyle Kristmas (Christmas), Hz. İsa’nın doğumu anısına 25 Aralık’ta kutlanan tamamıyla dinsel bir bayramdır.  Katolik ve Ortodoks kiliseleri de bu olayı sahiplenmek suretiyle Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunun hatırasına üç dini ayin gerçekleştirmektedir.

  1. Noel Baba

Yılbaşında yapılan Noel Yortusuna (Hıristiyanlığa mahsusu bir ayine) adı karıştırılan Noel Baba hakkında çok net bilgiler olmamakla birlikte (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında Hıristiyan bir aziz olarak Hz. İsa'nın tebliğ ettiği dine inanmış bir mümin olduğu, zaman içinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili birçok efsane uydurulmuştur. İlk defa 17. asırda Almanya'da Noel Yortusuna karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hıristiyan dünyasına yayılmıştır.

Diğer bir bilgiye göre de Noel Baba aslı ve mesnedi olmayan, ancak sözde iyiliği temsil eden ve bu gecelerde çocuklara oyuncak, şeker vb. hediyeler dağıtan, genellikle karla örtülü, kırmızı başlıklı paltosu ve kocaman beyaz sakalı ile temsil edilen efsanevi bir kişidir.[2]  

Bizim kültürümüzde Nasreddin Hocamız varken, elalemin putlaştırdığı noel babayı elbette dikkate almamalıyız.

  1. Hz. İsa’ yı İlahlaştırma İnancı

Hz. İsa biz Müslümanlara göre aziz bir peygamberdir (a.s.), ancak Hıristiyanlar onu peygamberlikten çıkarmış, tanrılaştırmışlardır.

Hz. İsa Allahın oğludur diyorlar ve ona da ilahlık vasfı addediyorlar. Bu husus Kur’anı Kerimde şöyle ifade ediliyor:  “Yahudiler "Uzeyr, Allah'ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da "Mesih (İsa) Allah'ın oğludur" dediler. Bunlar, onların ağızları ile geveledikleri dayanaksız sözlerdir. Böyle demekle daha önceki kâfirlerin sözlerine özeniyorlar. Allah kahretsin onları. Nasıl gerçeklerden sapıyorlar?”  “Onlar Allah dışında hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa'yı ilah edindiler. Oysa onlara sadece tek ilaha, kendisinden başka ilah olmayan ve onların yakıştırma ortaklarından uzak olan Allah'a kulluk etmeleri emredilmişti.” [3] buyururken Tanrının doğum günü” anlamına gelen ve Hz. İsa’nın doğum günü kutlamasını ifade eden noel kalıntılarının bu milletin inanç ve kültürü ile hiç ilgisi olmadığı halde kendisini Müslüman olarak tanımlayanların bu tür eğlenceleri organize etmeleri, bu ortamlarda bulunmaları öz değerlerinden ve geleneklerinden koparıp batı'nın kokuşmuş hayat tarzına alıştırıldığının göstergesidir.

  1. Çam Ağacı

Noel’de çam ağacı süslemeleri ilk kez XVI. yüzyılda Kuzey Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Noel kutlamasının bir başka unsuru olan çam ağacı ise, Yunan ve Roma pagan kültüründeki Attis tanrısına yönelik ayinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Bereket tanrısı Attis’in çam ağacında yeniden vücut bulduğuna inanılmakta, buna bağlı olarak çam ağacına bereket sembolü diye tapınılmaktaydı.

Bir başka inanışta ise, çam ağacı ölümsüzlüğü temsil ettiğine, ağaca bağlanan mumların ise kötü ruhları ve cadıları kovmak için yakıldığına inanılır. Ayrıca ağaca asılan küçük ay, güneş ve yıldız süsleri Babil tanrılarının simgeleri olup Hıristiyanlığa ise Yunan ve Roma yoluyla girerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Yunan ve Roma pagan kültüründeki bereket tanrısı Attis’in ölümsüzlüğü temsil eden çam ağacında yeniden vücut bulduğuna inanılan bir zihniyeti taklit ederek ev ve iş yerlerini çam ağaçlarıyla süslemek ne kadar Müslüman’ca bir davranış olabilir ki?

  1. Alkol Kullanımı ve kumar

Günümüzde yılbaşı kutlamaları alkollü içeceklerin çokça tüketildiği, kumarın çokça oynandığı bir zaman dilimi olmuştur. Her yılbaşında piyango çekilişleri insanımıza özendirircesine yazılı, görsel ve sosyal medyada ön plana çıkarılmaktadır. Yeni bir yıla Yüce Allah’ın haram kıldığı ve kumar çeşitlerinden biri olan piyango bileti alarak girmek, içki ile kutlama yapmak bir Müslüman için düşünülecek bir davranış değildir. Zira yüce dinimiz alkolü, kumarı ve israfı yasaklamıştır.  

Kuran-ı Kerim’de bu hususlar şöyle ifade edilmektedir.  “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. ARTIK VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ?” [4]

Hz. Peygamber’de (s.a.s )  içki konusunda şu on kişiyi ''İçki yapanı, yaptıranı, içeni, taşıyanı, kendisine taşınanı, dağıtanı, satanı, parasını yiyeni, satın alanı ve kendisi için satın alınanı.''[5]        Lanetlediği de düşünüldüğünde bir Müslüman bu lanetlenen fiili asla işlememelidir.

  1. İsraf olan alışverişler

Günümüzde maksadını aşan uygulamalardan biri de yılbaşı gecelerindeki aşırılıklardır. Cinnet geçirmişçesine işlenen yanlışlara, hatalara ve yapılan lüks harcamalara anlam vermek mümkün değildir. Aşırılıklar ve hurafelerle dolu bu tür kutlamalar asla meşru gösterilemez. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Şöyle buyurmaktadır: “Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O (Allah), israf edenleri sevmez.”[6]

Aşırılığın da ötesine geçerek, iki yılı birbirine bağlayan bu zaman köprüsünde cinnet geçirmişçesine işlenen yanlışlara, hatalara ve yapılan lüks harcamalara anlam vermek mümkün değildir. Memleketimizde onca ihtiyaç sahibi insan varken, eğitimini zorlukla tamamlamaya çalışan öğrenci kardeşlerimiz varken memleketimize sığınan üç milyon muhacire ensar olmak gerekirken, bir gecede bir yıllık harcama yapmak Müslüman için elbette düşünülemez.

  1. Gayri Meşru Eğlence

İnsanın hayatında eğlenmenin de kutlamanın da, meşru çizgiler içerisinde olması gerektiğini asla unutmamalıyız. Eğlence ve kutlama adı altında Yüce Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek bir Müslüman için düşünülemez. Yüce Allah’ın haram kıldığı içecek ve yiyeceklerle meşru olmayan ortamlarda eğlence adı altında yapılan aşırılıklar asla uygun değildir. Kur’an-ı Kerim’de Şöyle buyurmaktadır: “Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası pek çetindir.”[7]

Asker ve polisimiz yurt içi ve yurt dışında hain ve alçak terör örgütleriyle mücadele ederken gecelerimizi onlara dua etmek için programlamak yerine gece kulüplerinde, lokallerde isyan edercesine geçirmelerine seyirci kalmak bu milletin Müslüman evlatlarına elbette yakışmaz.

Geride bıraktığımız yıl millet olarak zor zamanlar yaşadık. Şehitlerimiz ve gazilerimiz oldu. Aklını kiraya vermiş bir zümrenin devletin içine sızarak devleti, milleti, insanlarımızı, inancımızı esir alma girişimi ile karşı karşıya kaldık. Peşine takıldıkları kişilere adeta peygamberlere tanınan "korunmuşluk" vasfını yükleyerek yıllar boyu genç dimağlara verdikleri telkinlerle onları robotlaştıran, düşünmelerine fırsat vermeyen bir yapı; Allah’a yöneltilmesi gereken itaat ve teslimiyeti gülen'e yönelterek, Allah ve Rasulü devre dışı bırakılmıştır. Bunun sonucu olarak liderden ve abi / abla adı verilen yöneticilerden gelen her türlü talimatı adeta “Allah ve Peygamber emri” olarak gören militanlar devşirmişlerdir. Bu militanları devletin değişik kurumlarına yerleştirerek devleti ele geçirmeye çalışan, başarılı olamayınca da 15 Temmuz darbe girişimine kalkışarak son kozlarını oynayan bir yapı ile karşı karşıya kaldık..

Genç nesillerimizi kendi çıkarları uğruna dış güçlerin yönlendirmesi ile kullanan ve heba eden bu zihniyet, bu milletin bir imtihandan daha başarıyla çıkmasıyla son buldu. Ancak bu ve benzer yapılarla İslami, insani ve hukuksal mücadele yapılmazsa benzer olaylarla karşılaşılması da kaçınılmazdır.

Ülkemizde pkk ve daiş terör örgütleri hain eylemler gerçekleştirerek ocaklara ateşler düşürmüş, masum asker, polis ve vatandaşlarımıza saldırarak insanlarımızı şehit etmişlerdir. Bu mücadele halen yurt içi ve yut dışında da kararlılıkla devam etmektedir.

O halde ne yapmalıyız:

İnsan, yaratılışının gereği olarak dikkat, düşünce ve heyecanını gelecek üzerine yoğunlaştırmaktadır.  Oysaki geçmişteki olumlu ve olumsuz davranışları değerlendirmeden geleceğin planını yapmak mümkün değildir. Bunun için bir yıllık zaman insan ve toplum hayatı açısından son derece önemlidir. Geçmiş bir yılı değerlendirip dersler çıkarmalı gelecek yılı/yılları hatta ahireti planlamalıyız.

Zaman, geçince bir daha geri gelmeyen önemli bir nimettir. Bu nedenle planlamalarımızı yaparken hüsrana düşenlerden olmamak için Rabbimizin şu ihahi ikazlarını  dikkate almalıyız:

Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır..” [8]

“İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır”[9].

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin, hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız”[10].

"Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden (kıyamet gününden) çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi yanıltmasın"[11].

“O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder”[12].

“0 gün onların dilleri, elleri ve ayakları işledikleri şeyler hakkında kendilerine şahitlik ederler"[13].  

"0 gün herkesin amel defteri ortaya konmuştur. Ey Muhammed! Suçluların, amel defterlerinden korktuklarını görürsün. "Eyvah, bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş" derler. Onlar  bu defterlerde bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez"[14].

Sevgili peygamberimiz (s.a.s.)’de, bu konuda şu hadisini asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

İbn Mesut (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu söyledi: Ademoğlu şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Rabbinin huzurundan ayrılamaz:

  1. Ömrünü nerede geçirdiğinden
  2. Gençliğini nerede tükettiğinden
  3. Malını nerden kazandığından        
  4. Nereye harcadığından
  5. İlmiyle nasıl amel ettiğinden [15]

Ömür planını yaparken dünya-ahiret dengesine göre hareket eden,ömrünü bereketli kılmak için Rabbimizin razı olacağı amellerle hayırlı ömür geçirme derdinde olanlara selam olsun. 30.12.201

Musa SAYGILI
Bayburt İl Müftülüğü
Din Hizmetleri Uzmanı

 

 

[1] Mülk, 2

[2] Yeni Türk Ansiklopedisi Komisyon, Ötüken Yayınevi, İst. 1985 c. 7, s. 2687

[3] Tevbe,30-31

[4] Maide, 5/90-91

[5] Tirmizi Büyü, 37; İbn Mece, Eşribe,6

[6] A’raf, 7/31

[7] Mâide, 5/2

[8] Asr,1-3

[9] Kıyame, 75/36

[10] Mü’minun, 23/115.

[11] Lokman, 31/33

[12] Yasin, 36/65

[13] Nur, 24/24

[14] Kehf,18/49

[15] Tirmizi, Kıyame, 2601