28.02.2016

BUZ GİBİ ERİYEN SERMAYE

Ömür, doğum ile ölüm arasında geçen zaman dilimidir. Yüce Allah’ın biz insanlara bahşettiği en büyük nimet ömür sermayesidir. Ömür bizim en kıymetli hazinemizdir. İnsanoğluna bir kere verilen çok değerli bir nimettir. Ömür, bu kadar kıymetli ve değerli bir sermaye olduğu halde en kolay harcanan, boş yere heba edilen bir şey de hiç şüphesiz zamanımızdır.

Zamanlarını en kötü şekilde kullanan/harcayanlar, zamanın kısalığından en çok şikâyet edenlerdir. İnsan her nefes alışında bir hazine heder olup gider, ömürden bir nefes eksilmiş olur.

“ Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”  Haşr su.18.

 “ Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.”  Haşr su.19.

Akılsızlar zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür. Gayesiz, avare kişiler boş boş otururken onlara, “ne yapıyorsun?” Diye sorarsan şu cevabı verirler: “Vakit öldürüyorum!”  Öldürüyorum dedikleri şey, en değerli sermayeleri olan ömür olduğunun maalesef farkında değiller. Keşke kendileri için zamanı iyi değerlendirebilseler..

 Ey zavallı kardeşim! Vakit seni öldürüyor, farkında değilsin. Her geçen zaman seni ölüme götürüyor. Dünya hayatı bitmez tükenmez gibi gözükse de asla öyle değildir. Zaman hızla akıp gitmektedir. Her geçen saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay ve seneler seni ölüme yaklaştırıyor.

Vakitlerle yakutlar satı alınır, Fakat yakutlarla vakitler satın alınamaz. Kaybedilen bir saniyeyi dünyanın bütün hazineleri bile geriye getiremez. Onun için atalarımız: “Vakit nakittir” demişler. Hatta nakitten de önemli ve kıymetlidir. Devamlı azalmaya yüz tutan ömür sermayesini, en iyi şekilde, bizi bu nimeti veren Yüce Allah’a kulluk yolunda değerlendirmeliyiz.

İmam-i Gazali (hz), “Ey oğul! Maksadın, ruhunu olgunlaştırmaya, nefsine hâkim olmaya, bedenini de ölüme hazırlamaya gayret etmek olmalıdır. Çünkü senin son durağın kabir olacaktır. Kabirdekiler “Ne zaman geleceksin?” diye seni beklemekteler. Sakin oraya azıksız/ hazırlıksız olarak gideyim deme!” diyerek bizleri uyarmaktadır.

Biz insanlar buralı (dünyalı) değiliz. Ebedi mekânımız, durağımız burası değildir. Bizler Allah’tan başkasına ait değiliz. Eninde sonunda dönüş O’nadır. “Muhakkak ki biz, Allah içiniz Ve kesindir ki O’na döneceğiz.” Bakara su. 156.

Yâdında mıdır doğduğun dem? Sen ağlar idin gülerdi âlem,

Öyle bir hayat yaşa ki, olsun mevtin sana hande âleme matem.”     Ebu Said Ebu’l-Hayr

Ölümün, yanındakilere için hüzün ve yas, senin için de huzur ve sürur olsun. Ömürlerini, Kur’an ve sünnet istikametinde, Allah’a kulluk yolunda tüketenler, en sonunda bu fani dünyadan bir bayram sevinci içerisinde huzurla ebedi saadet âlemine göçerler. Pişman olanlardan olmazlar.

“Yaşıyorsan gel şükret, hiç doğmadan ölen var.

İsyan etme dua et, Her şeyi bir gören var.

Ne verirsen elinle, O gidecek seninle.

Kırma kulu dilinle, mahşerde bekleyen var.

Dökülen bir yapraksın, bir et kemik topraksın.

Bir gün yok olacaksın, Can alıp can veren var.”      Ali Tekin Türe.

“Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.”  Furkan su. 3.

Hz İsa (as) diyor ki:  “Dünya üç gündür, 1- Dün; Geçmiştir. Ondan elinde olan bir şey yoktur. 2- Bugün; içinde bulunduğun andır. Bunu ganimet bil, iyi değerlendir. 3- Yarın; gelecektir. Fakat sen yetişip yetişemeyeceğini bilmiyorsun.”

Şunu unutmayınız ki zaman kimseyi beklemez. Dün artık mazi oldu, geçmiştir. Yarın ise muammadır. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır. Dilediğini yapabilirsin. Dostoyevski; “Yeniden dünyaya gelseydim saniyelerin nabzını tutardım”  diyor.

‘Dünya hayatı bir anlık bir zamandan ibarettir. O halde onu Allah yolunda geçiriniz. Zamanın kıymetini bileni Allah rahmetine erdirsin’

Hz. Enes (ra) şöyle demiştir. “Sizler birtakım işler yapıyor ve onları kıldan ince görüyorsunuz. Hâlbuki Peygamber (sav) zamanında, biz onları, insanı helak eden büyük günahlardan sayıyorduk.”   Buhari, Rikak, 32.

Peygamber (sav) Efendimiz : “Şüphesiz dünya geçici ve arkasını dönüp gitmektedir. Ondan kalan, sahibinin içip de kabın dibinde bıraktığı kalıntı su kadar bir miktardır.”  Müslim, Züht,14.

            Gül dediğin nedir senin? Üç beş diken biraz toprak.

Ömür var ya çok sevdiğin, Üç beş nefes sonra toprak.”     Hz. Mevlana

Ebu’l Ya’la (ra), Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu: “ Akıllı insan kendini sorgulayan ve ölüm ötesi için çalışandır. Aciz insan ise nefsine (çirkin arzularına) uyan ve Allah’tan olmayacak şeyler umandır.”   Tirmizi, Kıyamet, 25.

 Asra yemin ederim ki, İnsan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”   Asr su. 1-3.

Buzdolabının henüz icat edilmediği dönemlerde bazı yiyecek ve içecek türü gıdaları muhafaza etmek için dağlardan buz kesilir ve Pazar yerlerinde satılırdı. Sıcak bir yaz günü hoca efendi ve talebeleri ile birlikte Pazar yerinde dolaşırken böyle bir buz satıcısına rastladı. Satıcı;       sermayesi eriyip giden bu şahsa acıyın, merhamet edin!” diye bağırıyordu. Satıcının bu bağırmasını duyan hoca efendi birden fenalaştı. Kendine gelince,” Bu satıcı bana asr suresinin manasını öğretmiş oldu.”  İnsan ömrü de bir buz misali devamlı eriyip tükenmektedir. Sıcak hava buzları eritince adamın satacak başka bir sermayesi kalmayacağı gibi günbegün tükenen ömür de bitince dünya hayatı sona erecek, bir daha geriye dönüşü olmayacaktır.

Ebu Hüreyre (ra) dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:  Allah Teala, ölümünü altmış sene ertelediği kimse için söyleyecek mazeret bırakmamıştır.”   Buhari, Rikak,5.

Çünkü Allah (cc) bizlere yeteri kadar ömür ve fırsat vermiştir. Kulluk yapabilecek, ibadetini ifa edebilecek ve tövbe edecek kadar zaman fırsatını vermiştir. Artık hiçbir mazereti kalmamıştır.

Hevaya düştün ey gönül, Meclis-i takvaya gelmezsin.

Gözün aç gafil olma, bir daha bu dünyaya gelmezsin.   

“Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi,

Hele bana şöyle geldi, Bir göz yumup açmış gibi.”       Yunus Emre.

Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

 İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup ameli de güzel olandır. İnsanların en şerlisi de, ömrü uzun olup ameli de kötü olandır.”  Tirmizi, Zühd.22.

Hz. Mevlana diyor ki: “Ben kul oldum, kul oldum. Kulluk vazifemi layıkıyla eda edemediğim için başımı önüme eğdim. Her köle azad edilince sevinir mesrur olur. Ben ise sana köleliğim devam ettikçe sevinir, şad olurum.”

“Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim. Hâlbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz.”  Yasin su. 22.

“De ki: “Ey Cahiller! Bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?”  Zümer su. 64.

Siz beni Allah’ı inkâr etmeğe ve hiç tanımadığım nesneleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi aziz ve çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum.”  Mü’min su. 42.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu hususta aldanmışlardır (kıymetini bilememişlerdir). Bunlar; Sıhhat ve boş vakit (zaman) dır.” Buhari, Rikak.1.

Hz. Lokman, oğluna şöyle seslenir: “ Ey Oğul! Dünya derin bir denizdir. Pek çok insan onda boğuldu. Gemin takva, yükün iman, halin tevekkül olsun. Umulur ki kurtulursun.”

Kabre hazırlıksız giren kimse, denize kayıksız açılan, yüzme bilmeyen kimse gibidir.

“Neye yaklaşsam, sonu ayrılık ve karanlık,

 Anladım ki, Mevla’dan başkasına yokmuş yakınlık.”     N.F.Kısakürek.

İbn Abbas (ra) anlatıyor: “Bir gün Peygamber (sav) in arkasında bulunuyordum. Bana şöyle buyurdu:  “Delikanlı, sana birkaç cümle öğreteyim. Allah’ın emirlerini nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Evet, Allah’ı gözet ki O’nu yanında bulasın. Bir isteğin varsa Allah’tan dile. Bil ki, bütün insanlar sana fayda sağlamak için çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği şeyi sağlayabilirler. Eğer bütün insanlar sana zarar vermeğe kalkışsalar, ancak Allah’ın takdir etmiş olduğu zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, yazgı tamamlanmıştır.”     Tirmizi, Kıyamet,59.

Ebu Said el-Hudri (ra) dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular: “Dünya tatlıdır, caziptir. Allah onu size verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünya ve kadınlar konusunda çok dikkatli olun…”  Müslim, Zikir,99.

“Kıyamet günü âdemoğlu şu dört şeyden hesap vermeden Allah’ın huzurundan ayrılamaz.” Bunların birincisi; “Ömrünü nerede, ne işle ve nasıl tükettiği..” Tirmizi, Kıyamet,1,

“Tam otuz yıl, saatım işlemiş ben durmuşum,

Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”

O demde ki, perdeler kalkar perdeler iner,

 Azrail’e ‘hoş geldin’ diyebilmekte hüner.”           N.F.Kısakürek.

Peygamber (sav) Efendimizin şu güzel duası ile konumuzu noktalayalım:

Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.”  Müslim, Zikir,72.

“Ya Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver ahrette de iyilik ver, bizi cehennem azabından muhafaza eyle!”   Bakara su.201.

Ne mutlu ömür sermayesinin en iyi şekilde Allah’a kulluk yolunda geçirenlere…

Kemalettin AKSOY 

Bayburt İl Müftüsü