Ömür,
doğum ile ölüm arasında geçen zaman dilimidir. Yüce Allah’ın biz insanlara
bahşettiği en büyük nimet ömür sermayesidir. Ömür bizim en kıymetli
hazinemizdir. İnsanoğluna bir kere verilen çok değerli bir nimettir. Ömür, bu
kadar kıymetli ve değerli bir sermaye olduğu halde en kolay harcanan, boş yere
heba edilen bir şey de hiç şüphesiz zamanımızdır.
Zamanlarını en
kötü şekilde kullanan/harcayanlar, zamanın kısalığından en çok şikâyet
edenlerdir. İnsan her nefes alışında bir hazine heder olup gider, ömürden bir
nefes eksilmiş olur.
“ Ey iman edenler! Allah'tan korkun
ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.” Haşr su.18.
“ Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da
onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan
kimselerdir.” Haşr
su.19.
Akılsızlar zamanı
nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür. Gayesiz, avare
kişiler boş boş otururken onlara, “ne
yapıyorsun?” Diye sorarsan şu cevabı verirler:
“Vakit öldürüyorum!” Öldürüyorum dedikleri şey, en değerli
sermayeleri olan ömür olduğunun maalesef farkında değiller. Keşke kendileri için
zamanı iyi değerlendirebilseler..
Ey
zavallı kardeşim! Vakit seni öldürüyor, farkında değilsin. Her geçen zaman seni
ölüme götürüyor. Dünya hayatı bitmez tükenmez gibi gözükse de asla öyle
değildir. Zaman hızla akıp gitmektedir. Her geçen saniye, dakika, saat, gün,
hafta, ay ve seneler seni ölüme yaklaştırıyor.
Vakitlerle yakutlar satı alınır, Fakat yakutlarla vakitler satın
alınamaz. Kaybedilen bir saniyeyi dünyanın bütün hazineleri bile geriye
getiremez. Onun için atalarımız: “Vakit
nakittir” demişler. Hatta nakitten de önemli ve kıymetlidir. Devamlı
azalmaya yüz tutan ömür sermayesini, en iyi şekilde, bizi bu nimeti veren Yüce
Allah’a kulluk yolunda değerlendirmeliyiz.
İmam-i Gazali (hz), “Ey
oğul! Maksadın, ruhunu olgunlaştırmaya, nefsine hâkim olmaya, bedenini de ölüme
hazırlamaya gayret etmek olmalıdır. Çünkü senin son durağın kabir olacaktır.
Kabirdekiler “Ne zaman geleceksin?”
diye seni beklemekteler. Sakin oraya azıksız/ hazırlıksız olarak gideyim
deme!” diyerek bizleri uyarmaktadır.
Biz insanlar buralı (dünyalı) değiliz. Ebedi mekânımız, durağımız
burası değildir. Bizler Allah’tan başkasına ait değiliz. Eninde sonunda dönüş
O’nadır. “Muhakkak ki biz, Allah içiniz
Ve kesindir ki O’na döneceğiz.” Bakara su. 156.
“Yâdında mıdır doğduğun dem? Sen ağlar idin
gülerdi âlem,
Öyle bir hayat yaşa ki, olsun mevtin
sana hande âleme matem.”
Ebu Said
Ebu’l-Hayr
Ölümün,
yanındakilere için hüzün ve yas, senin için de huzur ve sürur olsun. Ömürlerini,
Kur’an ve sünnet istikametinde, Allah’a kulluk yolunda tüketenler, en sonunda bu
fani dünyadan bir bayram sevinci içerisinde huzurla ebedi saadet âlemine
göçerler. Pişman olanlardan olmazlar.
“Yaşıyorsan gel
şükret, hiç doğmadan ölen var.
İsyan etme dua et,
Her şeyi bir gören var.
Ne verirsen
elinle, O gidecek seninle.
Kırma kulu
dilinle, mahşerde bekleyen var.
Dökülen bir
yapraksın, bir et kemik topraksın.
Bir gün yok olacaksın, Can alıp can
veren var.” Ali Tekin
Türe.
“Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden
yüz çevirirler.” Furkan su. 3.
Hz İsa (as) diyor
ki: “Dünya üç gündür, 1- Dün; Geçmiştir. Ondan elinde olan
bir şey yoktur. 2- Bugün; içinde
bulunduğun andır. Bunu ganimet bil, iyi değerlendir. 3- Yarın; gelecektir. Fakat sen yetişip
yetişemeyeceğini bilmiyorsun.”
Şunu unutmayınız
ki zaman kimseyi beklemez. Dün artık mazi oldu, geçmiştir. Yarın ise muammadır.
Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır. Dilediğini
yapabilirsin. Dostoyevski; “Yeniden
dünyaya gelseydim saniyelerin nabzını tutardım” diyor.
‘Dünya hayatı bir
anlık bir zamandan ibarettir. O halde onu Allah yolunda geçiriniz. Zamanın
kıymetini bileni Allah rahmetine erdirsin’
Hz. Enes (ra)
şöyle demiştir. “Sizler birtakım işler
yapıyor ve onları kıldan ince görüyorsunuz. Hâlbuki Peygamber (sav) zamanında,
biz onları, insanı helak eden büyük günahlardan sayıyorduk.” Buhari, Rikak,
32.
Peygamber (sav)
Efendimiz : “Şüphesiz dünya geçici ve
arkasını dönüp gitmektedir. Ondan kalan, sahibinin içip de kabın dibinde
bıraktığı kalıntı su kadar bir miktardır.” Müslim, Züht,14.
“Gül dediğin nedir senin? Üç beş diken biraz
toprak.
Ömür var ya çok sevdiğin, Üç beş
nefes sonra toprak.” Hz.
Mevlana
Ebu’l Ya’la (ra),
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu: “ Akıllı insan kendini sorgulayan ve ölüm
ötesi için çalışandır. Aciz insan ise nefsine (çirkin arzularına) uyan ve
Allah’tan olmayacak şeyler umandır.” Tirmizi, Kıyamet,
25.
“ Asra yemin ederim ki,
İnsan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi
ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler
müstesnadır.” Asr su.
1-3.
Buzdolabının henüz
icat edilmediği dönemlerde bazı yiyecek ve içecek türü gıdaları muhafaza etmek
için dağlardan buz kesilir ve Pazar yerlerinde satılırdı. Sıcak bir yaz günü
hoca efendi ve talebeleri ile birlikte Pazar yerinde dolaşırken böyle bir buz
satıcısına rastladı. Satıcı; “sermayesi eriyip giden bu şahsa acıyın,
merhamet edin!” diye bağırıyordu. Satıcının bu bağırmasını duyan hoca efendi
birden fenalaştı. Kendine gelince,” Bu
satıcı bana asr suresinin manasını öğretmiş oldu.” İnsan ömrü de bir buz misali devamlı
eriyip tükenmektedir. Sıcak hava buzları eritince adamın satacak başka bir
sermayesi kalmayacağı gibi günbegün tükenen ömür de bitince dünya hayatı sona
erecek, bir daha geriye dönüşü olmayacaktır.
Ebu Hüreyre (ra)
dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah
Teala, ölümünü altmış sene ertelediği kimse için söyleyecek mazeret
bırakmamıştır.” Buhari, Rikak,5.
Çünkü Allah (cc)
bizlere yeteri kadar ömür ve fırsat vermiştir. Kulluk yapabilecek, ibadetini ifa
edebilecek ve tövbe edecek kadar zaman fırsatını vermiştir. Artık hiçbir
mazereti kalmamıştır.
“Hevaya düştün ey gönül, Meclis-i takvaya
gelmezsin.
Gözün aç gafil
olma, bir daha bu dünyaya gelmezsin.
“Geldi geçti ömrüm
benim, şol yel esip geçmiş gibi,
Hele bana şöyle geldi, Bir göz yumup
açmış gibi.” Yunus Emre.
Peygamber (sav)
Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup
ameli de güzel olandır. İnsanların en şerlisi de, ömrü uzun olup ameli de kötü
olandır.” Tirmizi,
Zühd.22.
Hz. Mevlana diyor
ki: “Ben kul oldum, kul oldum. Kulluk
vazifemi layıkıyla eda edemediğim için başımı önüme eğdim. Her köle azad
edilince sevinir mesrur olur. Ben ise sana köleliğim devam ettikçe sevinir, şad
olurum.”
“Bana ne olmuş ki, beni yaratana
ibadet etmeyecekmişim. Hâlbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz.” Yasin su.
22.
“De ki: “Ey Cahiller! Bana Allah’tan
başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?”
Zümer su.
64.
“Siz beni Allah’ı inkâr etmeğe ve hiç
tanımadığım nesneleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi aziz ve
çok bağışlayan Allah’a davet ediyorum.”
Mü’min su. 42.
Bir hadis-i
şerifte şöyle buyrulmaktadır: “İki nimet
vardır ki, insanların çoğu bu hususta aldanmışlardır (kıymetini
bilememişlerdir). Bunlar; Sıhhat ve boş vakit (zaman) dır.” Buhari,
Rikak.1.
Hz. Lokman, oğluna
şöyle seslenir: “ Ey Oğul! Dünya derin
bir denizdir. Pek çok insan onda boğuldu. Gemin takva, yükün iman, halin
tevekkül olsun. Umulur ki kurtulursun.”
Kabre hazırlıksız
giren kimse, denize kayıksız açılan, yüzme bilmeyen kimse
gibidir.
“Neye yaklaşsam,
sonu ayrılık ve karanlık,
Anladım ki, Mevla’dan başkasına yokmuş
yakınlık.” N.F.Kısakürek.
İbn Abbas (ra)
anlatıyor: “Bir gün Peygamber (sav) in arkasında bulunuyordum. Bana şöyle
buyurdu: “Delikanlı, sana birkaç cümle öğreteyim.
Allah’ın emirlerini nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Evet, Allah’ı
gözet ki O’nu yanında bulasın. Bir isteğin varsa Allah’tan dile. Bil ki, bütün
insanlar sana fayda sağlamak için çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir
ettiği şeyi sağlayabilirler. Eğer bütün insanlar sana zarar vermeğe kalkışsalar,
ancak Allah’ın takdir etmiş olduğu zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış,
yazgı tamamlanmıştır.” Tirmizi,
Kıyamet,59.
Ebu Said el-Hudri
(ra) dan, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular: “Dünya tatlıdır, caziptir. Allah onu size
verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünya ve kadınlar konusunda çok
dikkatli olun…” Müslim,
Zikir,99.
“Kıyamet günü âdemoğlu şu dört şeyden
hesap vermeden Allah’ın huzurundan ayrılamaz.” Bunların birincisi; “Ömrünü nerede, ne işle ve nasıl
tükettiği..” Tirmizi, Kıyamet,1,
“Tam otuz yıl,
saatım işlemiş ben durmuşum,
Gökyüzünden
habersiz uçurtma uçurmuşum.”
O demde ki,
perdeler kalkar perdeler iner,
Azrail’e ‘hoş geldin’ diyebilmekte
hüner.” N.F.Kısakürek.
Peygamber (sav)
Efendimizin şu güzel duası ile konumuzu
noktalayalım:
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve
gönül zenginliği isterim.” Müslim,
Zikir,72.
“Ya Rabbi! Bize dünyada da iyilik ver
ahrette de iyilik ver, bizi cehennem azabından muhafaza eyle!” Bakara
su.201.
Ne mutlu ömür
sermayesinin en iyi şekilde Allah’a kulluk yolunda
geçirenlere…
Kemalettin
AKSOY
Bayburt İl
Müftüsü