“Onlar,
yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resul’e, o ümmi peygambere
uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara
iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır
yükleri ve zincirleri kaldırır." Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona
yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar
kurtuluşa erenlerdir.” A’raf su. 157.
Kur’an-ı
Kerimin A’raf suresi 157. Ayette, Ümmi olan, okuma yazma bilmeyen Peygamber
(sav) Efendimizin yedi özelliğinden bahsedilmektedir. Mukaddes Kitaplardan
Tevrat’ta ve İncil’de Peygamber (sav) in ümmi olduğu belirtilmekte, birçok
özelliği bildirilmekte ve bu konuda bu kitaplarda kayıt bulunmaktadır. Evet,
Peygamber (sav) Efendimiz ümmi idi.
“O,
ümmilere, içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara
kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce
apaçık bir sapıklık içinde idiler”. Cuma su.2.
“Ümmi”; sözlükte “kastetmek” anlamındaki
“emm” kökünden veya anne anlamına gelen “ümm” ya da topluluk,
millet gibi manaları ifade eden ümmi kelimesine nispetle elde edilen ümmi
“ okuma yazma bilmeyen, tahsil görmemiş; az konuşan, konuşurken hata yapan
kimse” demektir. Ümme nispeti halinde “anasından doğduğu gibi kalan, tabiatı
bozulmayan, bu hususta eğitim öğretim görmeyen, okuma yazma bilmeyen kimse
demektir. İslam Ansk. 42/309.
Ümmi
Kur’an’da altı yerde geçmektedir. Bunlardan ikisi tekil olarak (A’raf
7/157-158) Peygamberimizin vasfı olarak kullanılırken diğer yerlerde çoğul
haliyle “ümmiyyun” şeklinde zikredilmiştir. Diğer dört yerden birinde
(Bakara 2/78) Yahudilerden bir topluluk, üçünde de (Al-i İmran 3/20,
75; Cuma 62/2) Araplar kastedilmiştir.
Ümmi
kelimesi hadislerde de “yazı yazmayı bilmeyen, tahsil görmemiş kimse”
anlamında geçer. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz, “Biz ümmi bir topluluğuz,
yazı yazmayız ve hesap yapmayız” buyurmaktadır. (Buhari, Savm, 13;
Müsned, II,43,56,122) İslam Ansiklopedisi,
42/309.
Müslim’ de
ise “Biz yıldızların hareketinden hesap çıkarmayan ve yazı yazmayı bilmeyen
bir milletiz.” (Müslim, Siyam, 15) rivayeti
mevcuttur.
Hz.
Peygamber (sav) Efendimizin ümmiliğinin kelimenin “okuma yazma bilmeme,
eğitim almamış olma” biçimindeki anlamına uygunluğu konusunda müfessirler
arasında görüş ayrılığı yoktur. Tahsil görmemiş bir ümmi iken Kur’an gibi bir
kitap getirmiş olması onun bir mucizesi kabul edilir. (Fahrettin
er-Razi,XV,20, Bursevi,III,25) İslam Ansiklopedisi,
42/309.
Okuyup
yazmak için bir öğretmenden öğrenmek lazımdır. O’nun yetiştiği dönemde Mekke’de
okul yoktu. Az sayıda kimse, buraya dışarıdan gelen okuryazar kişilerden ve bu
kişilerin öğrettiği kişilerden kendi gayretleriyle okuma yazma öğrenmişlerse de
Hz Peygamber (sav) Efendimiz okuma yazma öğrenmedi. Şüphesiz ileride kendisine
verilecek Peygamberlik görevi ve ilahi hikmet gereği onun okuryazar olmamasını
gerekli kılıyordu. Hira mağarasında kendisine ilk vahiy getiren Melek (Cebrail)
ona “oku” dediğinde, “ben okuma bilmem” dediğini hepimiz
biliyoruz.
Peygamber
(sav) Efendimizin bir öğretmeni veya ona Kur’an bilgilerini öğreten bir bilgin
(kişi) olsaydı, Peygamberimizin tebliğdeki başarısı ve Kur’an-ı Kerimin üstün
belağatı karşısında kendisini tutamaz ve “ onu ben öğrettim, onun hocası
benim, o benim talebemdir” diyerek bu cihanşümul başarı ve şerefin aslında
kendisine ait olduğunu söyler, bununla övünmesi icap ederdi. Sözüne güvenilir
aklı başında hiç kimse böyle bir iddiada bulunmamıştır.
Peygamber
(sav) Efendimiz, “Hz. Hatice anamızla evleninceye kadar hayatının asıl öğrenme
çağı çobanlıkla geçmiştir. Okuyacağı okul olsa bile okuyacak zamanı
yoktu.
Hz. Cabir
(ra) anlatıyor: “… Resulüllah (sav) Efendimize, “Siz koyun da güttünüz mü?”
diye sordum. Peygamber (sav) Efendimiz: “Hiç koyun gütmeyen Peygamber var
mı?” cevabında bulundu.” Buhari, Et’ime, 50. Enbiya 29: Müslim, Eşribe
163. (2050)
Resulullah
(sav) ümmi olan kavminin arasında onlar gibi ümmi yetişti. Ne okuyabiliyor ne de
yazabiliyordu. Her halde bunun hikmeti, insanlara bu risaleti sunmaya fıtratına
rabbani eğitimden başkasının ulaşmadığı birinin görevlendirilmesi olsa gerek.
İnsanlara bu daveti, yeryüzü değerlerinden etkilenmemiş saf ve berrak bir kalp
sahibinin yapması, saf insan fıtratının ona yönelmesi irade edilmiş olsa
gerektir.
“(Ey
Muhammed!) De ki: “Ey İnsanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı
kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka
hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine
inanan Resulüne, o ümmi olan peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu
bulasınız.” A’raf su. 158.
Peygamber
(sav) Efendimizin ümmi oluşu, okuma yazma bilmemesi, bu mucize olan Kur’an-i
Kerim’in Allah’tan olduğuna en büyük delildir.
“Sen şu
Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup
yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.”
Ankebut su.48.
Daha önce
sen bir kitaptan okumuş ve elinle onu yazmış değildin. “Ey Muhammed! Sana bu
Kur’an gelmezden önce kavmin içinde bir ömür boyu kalmış, bir kitap okumamış,
güzel bir şekilde yazı da yazmamıştın. Gerek senin kavmin ve gerekse başka
kavimler iyi bilirler ki sen okumayan, yazmayan ümmi birisisin.” Eli ile bir
satır ve hatta bir harf dahi çizmemiştir. Bunu böyle bildikleri halde
yine:
“(Bu
Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona
sabah akşam okumaktadır” dediler.” Furkan su. 5.
Bunun
iftiranın cevabını Yüce Allah bir sonraki ayette şöyle vermektedir:
“(Ey
Muhammed!) deki: “ O Kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir.
Şüphesiz O, bağışlayandı, çok merhamet edendir.” Furkan
su.6.
“(Ey Muhmmed!) Biz, sana bu Kur’an-ı
vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde
anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden
idin.” Yusuf su.3.
Ehli Kitap
kendi kitaplarında son peygamberin okur-yazar olmadığını görüp biliyorlardı.
Müşrikler de onu çok iyi tanıyorlardı. Bu ayetlerde bilhassa onların dikkati bu
açık alamete çekiliyor.
Hudeybiye
anlaşmasında Müşrikler adına Süheyl ibn Amr, Peygamber (sav) Efendimizle anlaşma
maddelerini görüşüyor, Hz. Ali (ra) da kâtiplik yapıyordu. Anlaşmanın başına,
Peygamberimiz “Bismillahi’r-Rahmani’r Rahim.” Yaz buyurdu. Süheyl
buna karşı çıktı ve “Bismike Allahümme, “Allahım! Senin isminle yazmağa
başlarım”. Böyle yaz dedi. Müslümanlar hep bir
ağızdan;
“ Vallahi
biz onu yazmayız, kabul etmeyiz. “Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahim” yazılmasını
siteriz” demişlerdi. Peygamberimiz (sav) Hz. Ali(ra) ya:
-“Haydi
Bismike Allahümme yaz” buyurdu. Sonra da:
“ Bu
kitap Allah’ın Resulü Muhammed’in uygun görüp yerine getirip imzaladığı bir
anlaşmadır..” diye yazmasını emretti, fakat müşrikler adına Süheyl,
“Allah’ın Resulü” sözünü kabul etmeyeceklerini bildirmeleri üzerine Hz.
Ali’nin öfkelendiği ve “Vallahi ben bu cümleyi silmem” demesi üzerine
Peygamber (sav) ona, o cümlenin yerini sordu ve kalemi Hz. Ali’den alıp
gösterilen cümleyi sildi, yani üzerini karaladı. Onun yerine “Muhammed bin
Abdullah” yazmasını emrettiği rivayet edilir. Bazı rivayetlerde, Peygamber
(sav) Efendimizin kendi ismini ve babasının ismini yazmasını biliyordu
söylenirse de gerçek öyle değildir. . Tecrid-i Sarih Ter.8/ 1164 nolu
hadis, s.142-190. Asrın Kur’an Tefsiri. 9 / 4653.
Çünkü Yüce
Allah (cc) yukarıdaki ayette: “Daha önce sen bir kitaptan okumamış ve elinle
onu yazmış değildin.” Buyurmaktadır. (Ankebut
su.48.)
Endülüs ilim
adamlarına göre; “Hz. Peygamber (sav) Efendimiz hiçbir zaman okuyup yazmadığını,
yani okur-yazar olmadığını, aksini iddia edenlerin büyük günah işlediklerini
belirtmişlerdir.
Kadı Iyaz,
Muaviye’den şu rivayeti nakletmiştir: “Muaviye kâtiplik yaparken Hz Peygamber
(sav) ona: “Hokkayı yere koy, kalemi değiştir. (b) harfini doğru yaz. (sin)
harfinin dişlerini iyice ayırıp belirli eyle. (mim) harfini körleştirme, Allah
ismini güzel yaz. Rahman ismini biraz uzat (yani nun harfinin kuyruğunu uzat).
Rahim kelimesini iyice yaz” diye emir ve tavsiyede bulunmuştur.” Tefsiri
Kurubi, 13(353.
Yüce
Allah’ın hikmeti; ona indirdiği Kitapla eğitimini ve yönlendirilmesini bizzat
kendisinin üstlenmesi için, seçtiği Resulünün ümmi olması gerekiyordu. Ayetler
sürekli olarak onu, Rabbinin dilediği tarafa yönlendirecek şekilde iniyor,
bilmediği şeyleri ona öğretiyordu.
“Allah
sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri
öğretmiştir. Allah’ın sana lütfü çok büyüktür.” Nisa su.
113.
“Sana
Kur’an’ı okutacağız ve sen onu asla unutmayacaksın.” A’la su.
6.
Peygamber
(sav) Efendimiz okuryazar olmadığı halde, bir suresinin benzeri bile ortaya
konulamayan bir kitap (Kur’an) getirmiştir. Peygamberliği döneminde kendisine
indirilen bu kitabı okuyor, tekrarlıyor, açıklıyor ve tek bir harfinde bile
tereddüde düşmüyordu.
Peygamber
(sav) Efendimiz ümmi olmakla birlikte ticaret için gerekli olan hesabı bildiği
ve paraların üzerindeki yazıları tanıdığı muhakkaktır. “Ancak her hangi bir
kutsal kitap okumadığı kesindir”. Hz. Muhammed (sav), o günün yaygın olan
bilgi ve fikirleriyle de beslenmiştir. Ayrıca o, toplum hayatının içinde
yetişmiş, insanları tanımış, örf ve adetleri öğrenmiş, topluma hâkim olan
kuralları bilen, ileri görüşlü, becerikli, iş bilir, çevresine karşı duyarlı bir
cemiyet adamı, her hususta örnek ve önder olarak yetişmiştir. Hz. Muhammed
ve Evrensel Mesajı, s.75.
“De ki: “Eğer Allah dileseydi (bana bu
Kur’an-ı indirmezdi. Ben de) onu size okumazdım. (Allah) onu (benim lisanımla)
size bildirmezdi de. Ben ondan (Kur’an’dan) önce (bu güne kadar) içinizde bir
ömür durmuşum (yaşamışım) dır. Siz hala aklınızı kullanmaz
mısınız?” Yunus su.16.
Müslim’in
Sahih’inde, İyaz İbn Himar’in rivayet ettiği hadis-i kutside Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır : “Şüphesiz ben seni deneyeceğim, insanları da seninle
deneyeceğim. Sana öyle bir kitap indireceğim ki, onu su yıkamayacak. Sen onu
uyurken ve uyanıkken okuyacaksın. Yani onun yazılı olduğu yer su ile yıkanmış
bile olsa yıkanılan o yere ihtiyaç duyulmayacaktır.” Hadislerle Kur’an
Tefsiri. 12/6311.
“Eğer
sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab’ı (Tevrat’ı)
okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden Hak gelmiştir. O halde, sakın şüphe
edenlerden olma!
“Sakın
Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara uğrayanlardan
olursun.
“Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü)
gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı
görünceye kadar inanmazlar” Yunus su. 94-96.
Rabbim
bizleri O ümmi Peygambere ümmet eylesin…
Kemalettin AKSOY
Bayburt İl Müftüsü