Yüce Allah (cc)
şöyle buyurmaktadır: “Müminlere kol kanat ger.” Hicr su. (15),
88.
Allah Teâlâ Mümin
kullarını Resûlullah (sav) Efendimize emanet ederek onlara karşı mütevazı
davranmasını,
yardıma ve himayeye muhtaç olanlarını
himaye etmesini tavsiye buyuruyor. Bu durum sadece Peygamber (sav) Efendimize
değil, onun şahsında bütün müminlere yapılmış bir tavsiyedir. Zira Yüce Rabbimiz
müminleri birbirine kardeş yapmış, birbirinin derdiyle ilgilenmelerini,
birbirinin yarasına merhem olmalarını ve kardeşlerinin sıkıntılarını
gidermelerini emretmiştir.
“Her kim Müslüman
kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her
kim de bir Müslüman’ın (dünya sıkıntılarından) bir sıkıntısını giderirse Allah
da onun bu iyiliği sayesinde kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntısını
giderir..” Müslim, Birr,58.
“Seni yetim bulup
da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni
ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse sakın yetimi ezme (üzme),
senden bir şey isteyeni azarlama!” Duhâ su. (93), 9-10
Yetime iyi davranmak,
yetimi korumak ve himaye etmek biz Müslümanların görevidir. Allah (cc),
Peygamber (sav) Efendimize, “Sen de bir zamanlar yetimdin. Ben seni
koruyup gözettim. Ben seni nasıl himaye etmişsem, sen de diğer yetim kullarıma
sahip çık; onların derdiyle ilgilen; sıkıntılarını hallet”
buyurmaktadır. Demek ki, yetimler bize Allah (cc)ın emanetidir. Onları,
dertleriyle, üzüntüleriyle baş başa bırakmamalıyız. Koruyup gözetmeliyiz.
Kendilerine yetimliğin acısını duyurmamaya çalışmalıyız. Toplumun içerisinde
ezilmelerine göz yummamalıyız.
Yetimlere karşı diğer
bir görevimiz ise bizden bir şey istedikleri zaman onları kovmamak, gururlarını
incitip azarlamamaktır. Şu hâlde insan, Yüce Allah’ın kendisine verdiği elindeki
imkânları ve ilâhî lütufları, onları isteyeni kırıp incitmeden vermelidir.
Veremeyecek durumdaysa, bu isteği tatlı bir dille geri çevirmeli, kalp kırmadan
ve gönül incitmeden bunu yapmalıdır.
“ Gördün mü, o hesap
ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kalkan, yoksula yedirmeyi
özendirmeyen kimsedir.” Mâûn su. (107), 1-3.
Ebu Cehil, bir yetimin
vasisi idi. Bir gün o yetim üstü başı çıplak bir vaziyette Ebu Cehil’e geldi.
Aslında kendisine ait olan miras malından istedi. Ebu Cehil ise o yetimi sertçe
itekledi ve yanından kovdu. Ebu Süfyan bir kurban kesmişti, yetim birisi
kendisinden bir parça et istedi. Ama o, yetime et vereceğine asasıyla o yetime
vurdu. Bu ayet-i kerime bunlar için nazil olduğu biliniyor.
“Hayır, hayır!
Yetime ikram etmiyorsunuz? Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik
etmiyorsunuz.” Fecr su. 89/ 20.
İnsan Allah’ın
emirlerini yaptığı, yerine getirdiği ölçüde mutlu olur. Yasaklarından kaçındığı
ölçüde ona bağlı olmanın manevi zevkine ve hazzına ulaşır. İnsanlara iyi
davrandıkça, onları kendisinden memnun ettikçe, kederli gönülleri sevindirdikçe
yaşamanın güzelliğini fark eder.
Dini yalanlayan yani
İslâm’ı tanımayan kimse, gönlünde Allah’a saygı, insanlara sevgi taşımayan
kimsedir. Böyleleri öksüzleri, yetim ve kimsesizleri kucaklayıp bağrına basmaz.
Aksine onları iter, kakar, hor görür. Yetimleri kırmaktan, ezmekten geri durmaz.
Fakirleri ve yoksulları doyurmak, onların ihtiyaçlarını gidermek için gayret
göstermediği gibi, başkalarının yardım etmesine de ön ayak olmaz. Ebu Cehil’in
yaptığı gibi…
Demek ki dindar olmayan
kimsede şefkat ve merhamet duyguları körelmiştir. Onların insanî yönleri,
merhamet hisleri büyük ölçüde ölmüştür. Yetimin başını okşayan kimsenin kalbi
yumuşar.
Sehl İbni Sa`d
(ra)den rivayet edildiğine göre Resûlullah
(sav):
“Ben ve yetimi
himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret
parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi. Buhârî, Talâk
25, Edeb 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Birr 14.Hadisin râvisi Enes b. Malik (ra), Peygamber (sav)’ın yaptığı
gibi, işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd
42)
Sevgili Peygamberimiz
(sav) bu konuda başka bir rivayette şöyle buyurmaktadır:
“ Ben ve
(karşılaştığı sıkıntılar ve bakımsızlık yüzünden) yanakları kararmış
kadın kıyamet gününde şu ikisi (işaret parmağı ve ortak parmak) gibi
yakın olacağız. O kadın ki, kocasının ölümü sebebiyle dul kalır da asil ve güzel
olduğu halde çocukları yetişinceye ya da ölünceye kadar kendisini yetim
çocuklarının bakımına hasreder (ve evlenmez).” Bunu söylerken Hz
Peygamber (sav) in yaptığı gibi ravi Yezid de orta parmağı ile işaret parmağını
bileştirerek işaret etti. Ebu Davut, Edep, 120, 121. Hadislele İslam. 4/
289.
Yine Sevgili
Peygamberimiz (sav) yetimler konusunda şöyle buyurmaktadır:
“Bir kimse sırf
Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline
karşılık ona sevap vardır.” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V,
250).
Kalbinin katılığından
dert yanan bir adama Peygamber (sav) Efendimiz şu tavsiyede bulunmuştur:
“Kalbinin yumuşamasını istiyorsan yetimi kendine yaklaştır, Yetimlerin başını
okşa, yediğinden onlara da yedir, fakirleri doyur. Bu senin kalbini yumuşatır,
işini de düzeltir.”. İbn Hanbel,II,387.
Yetimin başını
okşamak, kuşkusuz ona sevgi ve merhamet göstermenin yanı sıra kimsesizliğini
unutturup, ayakta durabilmesi için ona yardımcı olmak demektir. Hadislerle
İslam, 4/ 293.
Yetimler önceliklidir.
Bu çocukların bazısı şehit çocuklarıdır. Bazısı annesini veya babasını
hastalığa, kazaya kurban vermiştir. Hatta kimileri de dünyanın değişik
yerlerinde birilerinin dünyalık arzularına kurban edilmiş, daha çocukluklarını
yaşayamadan şehirleri yıktığı kadar ruhları da tahrip eden savaşın soğuk yüzüyle
karşılaşmıştır. Anneleri, babaları artık yanlarında değildir. Onlar sahip
çıkılmayı herkesten çok hak ederler. Onlar Hz. Peygamber’in yanındaki Enes gibi
olmayı arzularlar. Müslümanlardan ilgi, sevgi ve şefkat görmeyi umut ederler.
Hadislerle İslam, 4/ 293.
Yetimi yedirip içirmek
ve onu himaye etmek konusunda da Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek
üzere evine götürür sahiplenirse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde,
Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” Tirmizî, Birr
14).
Ebu Hüreyre (ra),
Resulullah (sav) Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etti: “ Beni Hak
Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, yetime merhamet edene, onunla
konuşurken yumuşak davranana, yetimliğine ve zayıflığına acıyana, Allah’ın ihsan
ettiği nimetler yüzünden komşusuna düşmanlık yapmayana Allah kıyamet günü azap
etmez.” Taberani, Terğib,5/ 172.
Ebu Hüreyre (ra) dan
rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “
Müslümanların evleri arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir
yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise, içerisinde
kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir.” İbn Mace, Edep,
6.
Allah’ın iyi kulları
dul ve yetimlere iyilik edenlerdir.
Yetim malı yemek ne
büyük günahtır! Cana kıymak, iftira atmak gibi hususlarla beraber, insanlığı
felakete sürükleyen yedi büyük günahlardan biri olarak Allah Resulünün dilinde
yer bulan bir günah, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gözeten büyük bir inancın ve
medeniyetin temsilcisi olarak bizler için affedilmez bir davranıştır. Bilakis
bizler için anne ve babalarından birer yadigar ve Allah’ın birer emaneti olan
yetimleri gözetmek, cennete açılan kapıdır. Hadislerle İslam. 4/
294.
“Yetimin malına
yaklaşmayın; yalnız ergenlik çağına erişinceye kadar (onun malına) en güzel
biçimde yaklaşabilirsiniz.” En’am su.6/ 152.
“Yetimlerin
mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş
yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.”
Nisa su.4 / 10.
Peygamber (sav)
Efendimiz şöyle buyuruyor: “Miraç gecesi bazı kimseler gördüm. Bir başkaları
da cehennemden taşıdıkları kızgın taşları bunların ağzına bırakıyorlar. Sonra o
(kızgın) taşlar bunların makatlarından çıkıyordu. Cebrail (as)a bunların kim
olduğunu sordum. ‘Bunlar yetimlerin malını yiyenlerdir’ deyip “karınlarını
doldurasıya ateş yemiş olurlar” (4/10) ayetini okudu.” Hafız Zehebi,
Kitabu’l-Kebair. İbni Ebi Hatem.
Müfessir Süddi şöyle
diyor: “Yetimin malını haksız olarak yiyen kimselerin herkesçe tanınmaları için
mahşere sevk edildikleri zaman ağızlarından, burunlarından, kulak ve gözlerinden
alevler çıkar.” Hafız Zehebi, Kitabu’l-Kebair
“Sana yetimler
hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan)
daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar
sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir..” Bakara
su.2/ 220.
Peygamber (sav)
Efendimiz, kafilü’l-yetim (yetime kol kanat geren) kimsenin cennette
kendisine komşu olacağını müjdelemiştir. Buhari, Talak,25.
“O
kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç
tutan kimse gibidir” buyurduğunu da sanıyorum.
Kemalettin
AKSOY
Bayburt İl
Müftüsü