25.04.2014

SAMİMİYET VE BİZ

2014 Yılı “Kutlu Doğum Haftası” nı geride bırakmış bulunmaktayız. 14 – 20 Nisan tarihleri arasında kutlanılan Kutlu Doğum Haftası’nı, bu yıl Pazar günü olması münasebetiyle 13 Nisan’dan itibaren kutlamağa başladık. Açılış programları, Kur’an-ı Kerim ziyafetleri, Mevlid programları, Konferanslar, Paneller, Naat Geceleri, Tasavvuf konserleri, şiir ve kompozisyon yarışmaları, Gül ve kitap dağıtımları, sergiler, hastane, huzurevi ve cezaevi ziyaretleri, şehit ve gazi ailelerini ziyaretleri, kan bağışı kampanyaları, ihtiyaç sahibi fakirlere yardım, kutlu doğum aşı… Gibi faaliyetlerle Kutlu Doğum Haftasını dolu dolu kutladık. Yüce Allah (cc) tekrarını kutlayabilmeyi nasip eylesin.

            Kutlu Doğum Haftası’nın bu yıl ana teması, “Hz. Peygamber Din ve Samimiyet “ idi. Hafta boyunca bu konu, vaaz ve hutbelerde, konferanslarda, panellerde, şiir ve kompozisyonlarda işlendi, katılımcılara anlatılmağa çalışıldı. Bu vesile ile hepimiz hafta boyunca, Samimiyetimizi bir kere daha sorgulama fırsatı bulmuş olduk. İnşallah faydalı olmuştur, faydasını da görmüşüzdür.
                   Yaşadığımız dünya samimiyeti kaybetti. Yapaylık ve sanallık hakikatin önüne geçti. Gösteriş, gösteri, riya, reklam, propaganda, imaj, ene (ben)…Sözün ve hakikatin önüne geçti. En kötüsü insanlar kendi yapaylıklarını, dünyanın yapaylıklarını dine bulaştırdılar. Kendi sahteliğini, kendi samimiyetsizliğini din ile olan ilişkilere de yansıttılar, bulaştırdılar. .   Prof. Dr. M. Görmez. D.İşl. Bşk.
“Allah (cc) ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”           Nesai, Cihat, 24.
“Allah (cc) sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalpleriniz ve amellerinize bakar.”    Müslim, Birr, 34.
“Peygamber (sa) Efendimiz, kendisine biat eden sahabelerden “ Bütün Müslümanlara karşı samimi davranmaları konusunda söz almıştır.” ( Buhari, iman, 42.)  Çünkü  “din, bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır.”   Müslim, iman,95; Tirmizi, Birr,17; Ebu Davut, Edep,59.
 “Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a ihlâsla ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılsa, Allah (cc) kendisinden razı olduğu halde ölmüş olur.”    İbn Mace, Sünnet,9.
“Resulullah (sav) namazda rükua eğildiği zaman şöyle derdi: “Allah’ım, sadece senin önünde eğildim, sana inandım, sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliklerim, kemiklerim ve sinirlerim sana karşı huşu’ halindedir.”   Tirmizi, Daavat, 32.
Yine Peygamber (sav) Efendimiz hac yaparken şöyle dua ettiğini öğreniyoruz :“Allah’ım! Görülsün ve duyulsun diye yapılmayan bir hac yapmayı nasip eyle.”    İbn Mace, Menasik,4.
 Samimiyetimizi körelten, yok eden en büyük hastalık, menfaatperestlik, şahsi çıkarlarımızdır.
“Kabul edileceğine gerçekten inanarak Allah’a dua edin. Biliniz ki, Allah (cc), ciddiyetten uzak ve umursamaz (samimi olmayan) bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”   Tirmizi, Deavat,65.
“İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesini ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.”     Buhari, Fazile leyleti’-kadr, 1.
“Müslüman dilinden ve elinden insanların selamette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda kendilerine zarar vermeyeceğinden emin oldukları kişidir.”          Nesai, İman…8.
“Yüce Allah (cc), “ Ben şirk konusunda kendisine ortak koşulanların en uzak ve Yüce olanıyım. Her kim bir amel işler de benimle birlikte başkasını ona ortak ederse onu şirkiyle baş başa bırakırım,” buyurdu.”     Müslim, Zühd, 46.
Peygamber (sav) Efendimiz: “ Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir” dedi. Ya Resulellah! Küçük şirk nedir? Diye sordular. Peygamber (sav) Efendimiz: “ O riyadır” buyurdu.     İbn Hanbel,V,429.
İbadetlerine riya karıştıran insanlar, dindar olduğunu, dinde samimi olduğunu zanneden ve bala zehir katarak gıdalanmağa çalışan kişilerdir. Böyle yapan kişiler, balı da mahveder, kendi sağlığını da mahveder.
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “ Kul namazını, insanlarla birlikte, insanlar görürken(Camide) iken de, yalnız başında (evinde) kimse görmezken kılarken de güzelce kıldığı zaman Yüce Allah (cc) şöyle buyurur: “İşte bu gerçekten benim (samimi-ihlâslı) kulum.”     İbn Mace, Zühd, 20.
“Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et. Beni anmak için namaz kıl.”     Taha su. 20 / 14.
Peygamber (sav) Efendimiz, Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak tayin ettiği zaman, Efendimize; “Ya resulellah! Bana öğüt ver, tavsiyelerde bulun” deyince, Peygamber (sav) ona:
“Dininde ihlâslı ol. O zaman sana az amel de yeter.” Buyurdu.   Hâkim, Müstedrek, VIII, 4/306.
Kalbin huzuru ihlâstadır. İhlâslı kişi yaptığı işler için Yüce Allah’ın bilmesinden başka şahit arama ihtiyacında değildir. O zihnini, halkın düşünce ve değerlendirme ölçülerine ayarlama derdinden kurtulmuştur. Öyle bir düşüncesi, kaygısı asla yoktur. Ne derlerse desinler, onun derdi ve amacı sadece ve sadece Allah rızasını kazanmaktır. 
Hz. Peygamber (sav) Efendimiz, Yüce Allah’a şöyle dua ettiğini hadisi şeriften öğreniyoruz: “Ey Yücelik ve ikram sahibi Allah’ım! Beni ve ailemi dünya ve ahrette her an sana ihlas ve samimiyetle bağlı kıl!.”    Ebu Davut, Tefsiru Ebvabi’l-Vitr, 25.
 Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz böyle dua ederse ki ediyor. Sıradan Müslümanlar olarak bizler nasıl dua etmeliyiz? Samimiyete, ihlâsa ve takvaya ihtiyacı olan biz Müslümanlarız. Bizleri samimiyetten ayırma Allah’ım!
İhlâs ve samimiyet, inancın, kulluğun ve itaatin sadece ve sadece âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgü, has kılınmasıdır. İhlâs ve samimiyet, bütün ibadetlerin her türlü riya, gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırılıp sadece Allah’ın rızası için yapılmasıdır.  
Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor: “ Kulumun en sevdiğim ibadeti, bana karşı samimi olmasıdır.”     Ahmet b. Hanbel. V / 254.
            Allah (cc) cümlemizi işinde sözünde ve ibadetlerinde samimi olan kullarından eylesin.
İhlâs olmazsa ruhumuzun miracına sebep olması gereken namazlarımız bizleri kötülükten alıkoyamaz. İhlâs olmaza, oruçlarımız artık bizim için bir kalkan değil, sadece açlık ve susuzluktan ibaret olur. İhlâs olmazsa kurbanlarımız Rabbimize kurbiyete vesile olamaz. Elimizde kalan sadece o kurbanların etleri ve kanları olur. İhlâsın yerini gösteriş, samimiyetin yerini riya almışsa, sağ elimizin verdiğini sol elimizin bilmemesi gereken fedakârlığımızı herkes biliyorsa, o vakit sadakalarımız Rabbimize sadakatimizi ifade etmekten çok uzakta demektir. Gösteriş malzemesi yapılan sadakalar, ömrümüze bereket getirmekten ziyade bizi çoraklaştırır. Riya ile safiyetini kaybeden ameller, Rabbimizin katında, üzerinde bir toprak bulunan ve şiddetli yağmura maruz kalınca çıplak hale gelen kayaya benzer.    Prof. Dr. Mehmet Görmez..D.İşl. Bşk.
“Ey İman edenler! Allah’a ve ahret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. “     Bakara su.2/ 264.
Bu ayeti kerimede hayır yapmak, sadaka vermek teşvik edilmekte, ancak sadaka verirken kalp kırılmaması, fakirin küçümsenmemesi ve yapılan hayır hasenat gibi iyiliklerin başa kakılmaması, gösterişten kaçınılması emredilmektedir. Aksi halde sonuç da kuru bir kaya parçası gibi olur.
Peygamber (sav) Efendimizi sadece sevdim demek yeterli değildir. Onu sevmenin yolu, ona mevlid okutmak, kaside, ilahi, şiir yazmak da değildir. Sevdim seni ya Resulellah ! Yandım Ya Resulellah! Demek de değildir. Onu sevmenin yolu, onun gibi yaşamaktır. Onun gibi doğru, samimi olmaktır. Onun gibi dürüst olmak, Onun gibi ahlaklı olmak, Onun gibi ahde vefa göstermektir. Onu sevmenin yolu, Onun yaptığı gibi çocuklara sevgi göstermek, anne-babaya iyi davranmak demektir. Onun gibi komşu, Onun gibi bir dost, Onun gibi bir akraba, bir eş, bir evlat olmak demektir.           Prof. Dr. M. Görmez, D.İşl. Bşk. Erzurum, 19.04.2014.
            Samimiyeti ortadan kaldıran kalbin hastalıkları vardır. Kardeşlik bağlarını yok eden kalbin bu hastalıklarını şöyle sıraladı Başkanımız: Yüreklere açılan kara delikler şunlardır. Yüreğin inceliğini, rikkatini ortadan kaldıran kin… Kalbin arılığını, saflığını, temizliğini ortadan kaldıran öfke… Yürekleri işgal eden intikam… Kalbin yüceliğini alıp götüren kibir… Fevkinde kudret tanımayan güç tutkusu… Yığınla mal tüketmekle övünen servet tutkusu… Her şeyi mubah gören acımasız rekabetler… Merhametsizlikler üzerine kurulu saadetler… Ahlakın gücüne inanmayı terk edip gücün ahlakına teslim olmak… Kendisinden başkasını yok sayan sorumsuzluk… Ahreti yok sayan dünyevileşme… Bütün bunlar yüreklerimizi işgal eden samimiyetimizi ortadan kaldıran kötülüklerdir. Peygamber (sav) Efendimiz affedici idi, bizler de birbirimize karşı affedici olmalıyız..      Prof. Dr. M. Görmez,  D.İşl. Bşk. Erzurum, 19.04.2014.
            Demek ki bu hastalıklar kimde bulunursa o kimsenin samimiyetten, ihlâstan ve takvadan nasibi yoktur. Bu ve bunun gibi kalbimizin hastalıklarından uzak durmamız gerekmektedir.
Kalp ile beden arasındaki samimiyet köprüsünü yeniden inşa etmeğe her zamankinden çok daha muhtaç haldeyiz.
Açıkça şunu anlıyoruz ki, ihlâslı insanlar bencillik, kıskançlık, kin, öfke, kibir, haset ve intikam duygusu gibi insanı manen yiyip bitiren hastalıklardan kurtulmuş kişidir. Müslümanların işlediği hayırlı işlerin ve amellerin Allah katında kabul görmesi ihlâsa bağlıdır. İhlâs olmadan yapılacak amellerimiz dünyaları doldursa da hiçbir kıymeti yoktur.
Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır, münafığın ameli ise niyetinden hayırlıdır.
Resulullah (sav) Efendimiz, Allah Teâlâ’dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı: “Kim bir (kul) iyilik yapmak ister de onu yapmazsa, Yüce Allah (cc) bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kul iyilik yapmak isterde sonra da onu yaparsa, Yüce Allah (cc) o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar. Kim bir kötülük yapmak isterde o kötülüğü yapmaktan vaz geçerse, Yüce Allah (cc) bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir insan bir kötülük yapmak ister sonra da o kötülüğü yaparsa, Yüce Allah (cc) bu kötülüğü sadece bir günah olarak yazar.”   Buhari, Rikak, 31;  Müslim, İman, 204. 207.
Yüce Allah cümlemizi, ihlâslı ve samimi niyetli iş (amel) yapan kullarından eylesin.
Kemalettin AKSOY
Bayburt İl Müftüsü