03.03.2014

İSLAM’IN KADINA VERDİĞİ DEĞER

Yüce Allah (cc) kâinatta her şeyi erkekli ve dişili olarak çift yaratmıştır. Evrende gördüğümüz her şeyin bir eşini de beraberinde görürüz. Bütün canlılar aleminde, her şeyin bir erkeği olduğu gibi bir de dişisi yaratılmıştır.

Bu, Yüce Allah’ın kurduğu bir sistemdir. İnsan da aynı kanun gereği çift olarak erkekli ve dişili, kadın erkek olarak yaratılmıştır. Yüce Allah bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..” [1]

Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli- dişili) iki eş yarattık.”[2]

  Allah (cc) insanları daha huzurlu ve mutlu bir hayat sürmeleri için çift yaratmıştır. İnsan olması bakımında kadını erkekle eşit bir varlık olarak yaratmıştır

 “Allah sizi önce topraktan sonra nütfeden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.”[3]

İlk insan ve ilk Peygamber olan Hz. Adem (as)’i topraktan yaratan Yüce Allah, Hz. Adem (as) dan da eşi Havva anamızı yaratmıştır. A’raf suresinde Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor:

 “Sizi tek bir candan (Adem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. Eşi ile birleşince eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: “Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız”, diye dua ettiler”. [4]

İslam’da, erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır. Biri diğeri için vazgeçilmez hayat arkadaşıdır. İslamiyet’ten önce toplumda hak ettiği yeri alamayan kadın, İslamiyet ile insana yakışır haklara, müstesna bir makama sahip olmuştur.

“Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır.”  [5]

“Kendileri ile dostluk ve yakınlık kurmanız için kendi cinsinizden eşler (hanımlar) yarattı. Aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’nun varlığının delillerindendir [6]

İslam’da ilk kadın tarafından işlenen ve erkeğin de işlemesine sebep olunan aslı günah anlayışı yoktur. Hz. Adem ile Havva’nın şeytan tarafından müştereken kandırıldığından bahseder.[7]       Erkek olsun kadın olsun her doğan kişi günahsız olarak doğar, sonra işlediği fiiller sebebiyle sorumlu olur. Kadınlar hiçbir zaman toplumsal bir nefretin odak noktasına yerleştirilmemiştir.

İslam Dini, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizam ve sistemin veremediği müstesna bir makama sahip kılmıştır. Yüce Allah Kur’an-i Kerim’de şöyle buyuruyor:

(Erkeklerin kadınlar) üzerindeki hakları olduğu gibi kadınların da erkeklerin ma’ruf şekilde lehlerine de hakları vardır. Erkeklerin ise kadınların üzerine bir dereceleri vardır…”[8]

Peygamber (sav) Efendimiz de bu konuda şöyle buyuruyor :

 “Dikkat ediniz! Sizin, hanımlarınızın üzerinde hakkınız vardır. Sizin hanımlarınızın üzerindeki hakkınız, namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır.” [9]

 Peygamber (sav) Efendimiz, kadın hakları konusunda yine şöyle buyuruyor:

“…İki zayıf kimsenin, yani yetim ile kadının hakkını zayi etmekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.”  [10]

Yine Peygamber (sav) Efendimiz: “Ailenin senin üzerinde hakkı vardır.” [11] buyuruyor.

İslamiyet’te geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaşılmıştır. Bir erkek hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir iş yerinde çalışmaya zorlayamaz. Kadın kendisi isterse ve erkek de çalışmasına razı olursa, kadın kendisine uygun bir işte çalışabilir.

 Müslüman kadının ev işi yapması, çoluk çocuğuna bakması bir ihsandır ve çok sevaptır. Müslüman kadınlar bunu severek gönülden ve ibadet aşkı ile yaparlar.

“Erkek aile fertlerinin yöneticisidir”; “Kadın eşinin, evinin ve çocuklarının yöneticisidir.”[12]

Ayet-i kerimede ise şöyle buyruluyor: “Annelerin yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir.”[13]

Kadınlara karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille nazikçe konuşmak, kaba ve sert hareket etmemek Allah Resulü’nün güzel ahlakındandır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak iyi insanlar güzel davranır, onlara karşı ancak kötü kişiler, ihanet eder.”[14]

Müslümanlıkta kadın sultandır. Dinimiz kadına çok büyük değer vermiştir. Erkeğe de mesuliyet yüklemiştir. İslamiyet’te kadın çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, bekâr ise babası, babası da yoksa en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamak zorundadır. Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devlet yardım sandığı bakar.

“Kişinin harcadığı en hayırlı para, ailesi için harcadığı,  Allah yolunda cihat için hayvanına harcadığı ve yine Allah yolunda arkadaşları için harcadığı paradır.” [15]

“Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.” [16]           Diğer hadis-i şeriflerde ise Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:

“Allah rızasını gözeterek ailenin ihtiyacına harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükâfat göreceksin.” [17]

“Nefsinin ihtiyaçlarını karşılaman kendin için bir sadakadır. Çocuğuna yedirip içirmen senin için bir sadakadır. Eşine yedirip içirmen senin için bir sadakadır. İşçine/ hizmetçine yedirip içirmen senin için bir sadakadır.” [18]

“Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle; annenle, babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla. Sonra da yakınlık durumuna göre devam et.”[19]  Ayrıca , “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” [20]

Peygamber Efendimiz evlenilecek bir kadında aranacak olan özellikleri şöyle belirlemiştir:

Bir kadınla dört özelliği için evlenilir. Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen evlenirken dindar kadını tercih et ki evin bereketle dolsun, mutlu olasın.” [21]           

“Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir, evleniniz.”  [22]                   

Resulüllah (sav) Efendimiz biz erkekleri, kadınların hak ve hukukunu gözetmeye davet etmekte ve bu konuda Veda Haccındaki meşhur hutbesinde şöyle buyurmaktadır:

Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz. Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla nikâh kıyıp onları kendinize helal kıldınız.”[23]   

 Başka bir Hadis-i Şerif’te ise;   “Allah sizden, kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister. Çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir…” [24]  buyurmaktadır.

Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kız kardeşidir yahut hanımıdır veya onu doğuran annesidir. Onun için kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer verilmeli, hürmet edilmelidir.

Erkek eşi ile iyi geçinmeli, sinirli, hırçın ve ona karşı kırıcı olmamalıdır. Yüce Allah (cc) bu konuda şöyle buyurmaktadır:

 “Ey İman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın.  Onlarla iyi geçinin[25]

İslam’dan önce Araplar kadına çok kötü muamele ediyorlardı. Kocası ölen kadını, onun miras bıraktığı mal gibi telakki ediyorlar, kadın istemese bile onunla evlenme veya onu başkasıyla evlendirme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlardı. Kadını kullanarak maddi menfaat sağlamak yoluna gidiyorlardı. Nisa suresi 19. ayet bütün bu haksızlıklara son vermiş, kadına layık olduğu hakları getirmiştir.

Aile yuvasının devamını sağlayacak temel prensibi… Erkekler eşleri ile iyi geçinecekler, bunun için uygun ortamı hazırlayacaklardır. Eşin, mizacı, ruhi yapısı ve karakteri dikkate alınmalıdır. Erkek, her şeyden önce eşine bir insan olması açısından bakmalı, onun aile yuvasının temelini oluşturan iki temel unsurdan biri olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.

Peygamber (sav) Efendimize bir adam soruyor: “Ey Allah’ın Resulü! Kadınların erkekler üzerindeki hakları nelerdir?  Peygamber (sav) şu cevabı veriyor:

“ Yediğinden yedirmesi, giydiğinden giydirmesi (kadının kocası üzerindeki hakkıdır). Sakın (eşinin) yüzüne vurmasın. Ona kötü muamelede bulunmasın. Evin dışında onu terk etmesin.[26]

Muaviye el-Kuşeyri (ra) anlatıyor: “ Resulullah (sav) in yanına giderek, “Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sordum. O da bana şöyle buyurdu: “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da giydirin, onları dövmeyin ve onları kötülemeyin.” [27]

Hz. Aişe (ra) dan; “Resulullah (sav) Allah yolunda savaş hali dışında, ne bir kadına ne de bir hizmetçiye, kısacası hiçbir kimseye el kaldırıp vurduğunu görmedim[28]

“Allah’ın hanım kullarına vurmayın!.. (Bu gece) Muhammed’in eşlerine pek çok kadın geldi. Hepsi de kocalarından şikâyetçiydi. Bu adamlar sizin hayırlılarınız değildir.” [29]

Peygamber (sav) Efendimiz, eşini döven birisini görünce onu şu sözlerle kınamıştır:

“Adama bak! Karısını kölesini döver gibi dövüyor. Akşam olunca, utanmadan onunla aynı yatakta yatacaktır”.[30]

“Mümin bir kimse eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka vardır”. [31]

İbn Ömer (ra) bu konuda şöyle diyor: “Biz Peygamber (sav) Efendimizin zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik. Ancak Peygamber (sav) Efendimiz vefat edince hanımlarımıza istediğimiz gibi söz söylemeye ve rahat davranmaya başladık.” [32]

Peygamber (sav) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bana dünyadan güzel koku ve kadınlar sevdirildi. Benim en mutlu anım ise, namazda olduğum zamandır.[33]

“Dört şey Peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma ( hayâ) duygusu, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”   [34]

“Ey gençler topluluğu! Evlenmeye imkânı olanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, o kimse için şehveti kesici özelliği vardır.” [35]

“Evlenmeye gücü yetmeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar…” [36]

“Allah kime Saliha bir kadın ile evlenmeyi nasip ederse, ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur. Geriye kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.”[37]

Kadın iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, merhamet timsali, şefkat abidesi ve hepsinden önemlisi Allah’ın en güzel bir şekilde yarattığı güzel, zarif, nazik bir kul ve insandır.

Hz. Peygamber (sav) Efendimize ilk olarak inanan, yani ilk Müslüman olan Hz. Hatice anamızdır. Yani bir kadındır. İlk İslam şehidi yine bir kadındır. İlk inanan İslam’ın kadınları Mekke ve Medine‘de ağır ve büyük hizmetleri yüklenmekten kaçınmamışlardır. Askeri ve siyasi işlerde erkeklere yardımcı olmuşlardır. Hemşirelik mesleğini ilk defa kurarak, yaralı mücahitleri tedavi etmek, su taşıyıp içirmek, yaralıların yaralarını sarmak ve hatta yaralıları Medine’ye kadar taşımak gibi fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Mücahitlerin yanında onlara destek ve cesaret veren Müslüman hanımların kahramanlıkları hadislerde kaydedilmektedir.

“Cennet annelerin ayakları altındadır”[38] diyen dinimiz kadına hak etmiş olduğu en büyük değeri vermiş, adeta cenneti annelerin ayakları altına getirmiştir. İslamiyet’in ilk şehidi Hz. Sümeyye bir kadındır. İlk Müslüman Hz.Hatice bir kadındır. Peygamber (sav) Efendimizin soyu kızı Hz.Fatıma’dan devam etmiştir. Hz. Ebu Bekir (ra) nın kitap haline getirdiği, dünyadaki tek Kur’an-i Kerim, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman dönemlerinde onlarca yıl bir kadının, Hz. Hafsa (ra) nın yanında kalmıştır. O dönemde Hıristiyanlar ise kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı konusunu tartışıyorlardı.  Kur’an-i Kerim’de Nisa (kadınlar) isminde bir sure mevcuttur. Mümtehine suresi (imtihan olunan kadın), Mücadele suresi (mücadele eden kadın), Meryem suresi (Hz. İsa’nın annesi) gibi sureler mevcuttur. Fakat rical suresi (erkekler) diye bir sure yoktur.

"Peygamber Efendimiz (s.a.s), Veda Haccı için Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Kafile içerisinde hanımlar da vardı. Yol düzenini sağlayan Enceşe isimli bir genç, coşkuyla şiirler okuyor, güzel sesiyle ezgiler söylüyordu. Bu durum, develerin heyecanlanıp hızlanmasına ve üzerlerindeki hanımların rahatsız olmasına sebep olmuştu. Efendimiz, hanımları sarsıntıdan kurtarmak için olaya müdahale etme gereği duydu. Mübarek ağzından dökülen şu zarif ifadelerle gence seslendi:

             -“Ey Enceşe, sakin ol! Kristalleri dikkatli taşı!”

              Şefkat Peygamberi, hassas bir varlık olan kadını kristale benzetmek suretiyle onun değerine ve ona karşı ne derece dikkatli davranılması gerektiğine işaret ediyordu."[39]

 

                                                                                                          Kemalettin AKSOY

                                                                                                          Bayburt İl Müftüsü



[1] Hucurat; 49 / 13.

[2] Zariyat; 51 / 49.

[3] Fatır; 35 / 11.

[4] A’raf su.7 / 189.

[5] Ebu Davut, Taharet,94.

[6] Rum; 30 / 21.

[7] Bakara su.2/34-36; Taha su.20/ 121.

[8] Bakara; 2 / 228.

[9] Tirmizi,  Rda,11 ; İbn Mace, Sünen, 1,594. (H.1851).

[10] İbn Mace, Edep,6.

[11] Ebu Davut, Tatavvu’, 27.

 

[13] Bakara su.2/ 233.

[14] İbn Mace, Nikah, 50; Tirmizi. Rada. 11, Menakıb.63; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 472. El-Camiu’s-sağır, c.2 s.11. H.4012.

[15]  Müslim, Zekat,38.

[16] Buhari, İman,41.

[17] Müslim, Vasiyet, 5.

[18] Müslim, Vasiyet, 8. İbn Mace, Ticaret, 1.

[19] Nesai, Zekat,51.

[20] Ebu Davut, Zekat, 45.

[21] Buhari. Nikah, 15; Ebu Davut, Nikah,2; Nesai, Nikah,13;  Ahmet b. Hanbel, ll,428.

[22] İbn Mace. Nikah,1. 1.592.

[23]  Müslim, Hac. 147;Ebu Davut, Menasik, 56; İbn Mace,Menasik,84.

[24] El-Camiu’s-sağır, c.2 s.78. H.1647.

[25] Nisa su. 4 / 19.

[26] İbn Mace, Nikah, 3, l,594.

[27] Ebu Davut, Nikah, 40-41.

[28]  Müslim. Fedail. 79.

[29]  Ebu Davut, Nikah, 41-42.

[30] Buhari.Nikah,93 ve 91. Müslim, Cennet, 49. Tirmizi, 91.sürenin tefsirinde.

[31]  Müslim, Rada, 61.

[32] Buhari, Nikah, 81.

[33] Nesai, İşretü’n.Nisa.1.

[34] Tirmizi, Nikah, 1.

[35] Buhari, Nikah, 3.

[36] Nur su.24./33.

[37] Suyuti, Cami’u’s-Sağir,II, 932. No.8730.

[38]  Nesai. Cihad, 6: Ahmed. b. Hanbel,III, 429. el- Acluni, Keşfu’l-Hafa, l, 335. H.1078.

[39]  Buhari, Edeb.111.