Yüce
Allah (cc) kâinatta her şeyi erkekli ve dişili olarak çift yaratmıştır. Evrende
gördüğümüz her şeyin bir eşini de beraberinde görürüz. Bütün canlılar aleminde,
her şeyin bir erkeği olduğu gibi bir de dişisi yaratılmıştır.
Bu, Yüce
Allah’ın kurduğu bir sistemdir. İnsan da aynı kanun gereği çift olarak erkekli
ve dişili, kadın erkek olarak yaratılmıştır. Yüce Allah bu konuda Kur’an-ı
Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey
insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..”
“Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden
(erkekli- dişili) iki eş yarattık.”
Allah (cc) insanları daha huzurlu ve mutlu
bir hayat sürmeleri için çift yaratmıştır. İnsan olması bakımında kadını erkekle
eşit bir varlık olarak yaratmıştır
“Allah sizi önce topraktan sonra nütfeden
yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir
dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen
azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.”
İlk
insan ve ilk Peygamber olan Hz. Adem (as)’i topraktan yaratan Yüce Allah, Hz.
Adem (as) dan da eşi Havva anamızı yaratmıştır. A’raf suresinde Yüce Allah (cc)
şöyle buyuruyor:
“Sizi tek bir candan (Adem’den) yaratan, ondan
da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. Eşi ile birleşince
eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği
ağırlaşınca, Rableri Allah’a: “Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen
muhakkak şükredenlerden olacağız”, diye dua ettiler”.
İslam’da,
erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır. Biri diğeri için vazgeçilmez hayat
arkadaşıdır. İslamiyet’ten önce toplumda hak ettiği yeri alamayan kadın,
İslamiyet ile insana yakışır haklara, müstesna bir makama sahip olmuştur.
“Kadınlar,
erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır.”
“Kendileri
ile dostluk ve yakınlık kurmanız için kendi cinsinizden eşler (hanımlar)
yarattı. Aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’nun varlığının
delillerindendir ”
İslam’da
ilk kadın tarafından işlenen ve erkeğin de işlemesine sebep olunan aslı günah
anlayışı yoktur. Hz. Adem ile Havva’nın şeytan tarafından müştereken
kandırıldığından bahseder.
Erkek olsun kadın olsun her doğan kişi
günahsız olarak doğar, sonra işlediği fiiller sebebiyle sorumlu olur. Kadınlar
hiçbir zaman toplumsal bir nefretin odak noktasına
yerleştirilmemiştir.
İslam
Dini, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizam ve
sistemin veremediği müstesna bir makama sahip kılmıştır. Yüce Allah Kur’an-i
Kerim’de şöyle buyuruyor:
“(Erkeklerin kadınlar) üzerindeki hakları
olduğu gibi kadınların da erkeklerin ma’ruf şekilde lehlerine de hakları vardır.
Erkeklerin ise kadınların üzerine bir dereceleri vardır…”
Peygamber
(sav) Efendimiz de bu konuda şöyle buyuruyor :
“Dikkat ediniz! Sizin, hanımlarınızın
üzerinde hakkınız vardır. Sizin hanımlarınızın üzerindeki hakkınız, namuslarını
muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin
vermemeleridir. Dikkat ediniz! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise
onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır.”
Peygamber (sav) Efendimiz, kadın hakları
konusunda yine şöyle buyuruyor:
“…İki
zayıf kimsenin, yani yetim ile kadının hakkını zayi etmekten herkesi şiddetle
sakındırıyorum.”
Yine
Peygamber (sav) Efendimiz: “Ailenin
senin üzerinde hakkı vardır.”
buyuruyor.
İslamiyet’te
geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaşılmıştır. Bir erkek hanımını tarlada,
fabrikada veya herhangi bir iş yerinde çalışmaya zorlayamaz. Kadın kendisi
isterse ve erkek de çalışmasına razı olursa, kadın kendisine uygun bir işte
çalışabilir.
Müslüman kadının ev işi yapması, çoluk
çocuğuna bakması bir ihsandır ve çok sevaptır. Müslüman kadınlar bunu severek
gönülden ve ibadet aşkı ile yaparlar.
“Erkek
aile fertlerinin yöneticisidir”; “Kadın eşinin, evinin ve çocuklarının
yöneticisidir.”
Ayet-i
kerimede ise şöyle buyruluyor:
“Annelerin yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir.”
Kadınlara
karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille nazikçe konuşmak, kaba ve sert
hareket etmemek Allah Resulü’nün güzel ahlakındandır. Peygamberimiz (sav) şöyle
buyuruyor:
“Sizin
en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı
en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak iyi insanlar güzel davranır, onlara karşı
ancak kötü kişiler, ihanet eder.”
Müslümanlıkta
kadın sultandır. Dinimiz kadına çok büyük değer vermiştir. Erkeğe de mesuliyet
yüklemiştir. İslamiyet’te kadın çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, bekâr ise babası,
babası da yoksa en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamak
zorundadır. Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devlet yardım
sandığı bakar.
“Kişinin
harcadığı en hayırlı para, ailesi için harcadığı, Allah yolunda cihat için hayvanına harcadığı
ve yine Allah yolunda arkadaşları için harcadığı paradır.”
“Bir
kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun
için sadaka olur.” Diğer hadis-i şeriflerde ise
Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:
“Allah
rızasını gözeterek ailenin ihtiyacına harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken
eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükâfat göreceksin.”
“Nefsinin
ihtiyaçlarını karşılaman kendin için bir sadakadır. Çocuğuna yedirip içirmen
senin için bir sadakadır. Eşine yedirip içirmen senin için bir sadakadır.
İşçine/ hizmetçine yedirip içirmen senin için bir sadakadır.”
“Veren
el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle; annenle,
babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla. Sonra da yakınlık durumuna göre devam
et.” Ayrıca , “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal
etmesi, kişiye günah olarak yeter.”
Peygamber
Efendimiz evlenilecek bir kadında aranacak olan özellikleri şöyle
belirlemiştir:
“Bir kadınla dört özelliği için evlenilir.
Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen evlenirken
dindar kadını tercih et ki evin bereketle dolsun, mutlu olasın.”
“Nikâh
benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir,
evleniniz.”
Resulüllah
(sav) Efendimiz biz erkekleri, kadınların hak ve hukukunu gözetmeye davet
etmekte ve bu konuda Veda Haccındaki meşhur hutbesinde şöyle
buyurmaktadır:
“Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkunuz.
Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah’ın emaneti
olarak aldınız ve Allah’ın adıyla nikâh kıyıp onları kendinize helal
kıldınız.”
Başka
bir Hadis-i Şerif’te ise; “Allah sizden, kadınlara karşı iyi ve
hayırlı olmanızı ister. Çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya
teyzelerinizdir…” buyurmaktadır.
Her
kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kız kardeşidir yahut hanımıdır veya onu
doğuran annesidir. Onun için kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara
layık olduğu değer verilmeli, hürmet edilmelidir.
Erkek
eşi ile iyi geçinmeli, sinirli, hırçın ve ona karşı kırıcı olmamalıdır. Yüce
Allah (cc) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Ey
İman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Apaçık bir
edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de
kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi
geçinin”
İslam’dan
önce Araplar kadına çok kötü muamele ediyorlardı. Kocası ölen kadını, onun miras
bıraktığı mal gibi telakki ediyorlar, kadın istemese bile onunla evlenme veya
onu başkasıyla evlendirme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlardı. Kadını
kullanarak maddi menfaat sağlamak yoluna gidiyorlardı. Nisa suresi 19. ayet
bütün bu haksızlıklara son vermiş, kadına layık olduğu hakları
getirmiştir.
Aile
yuvasının devamını sağlayacak temel prensibi… Erkekler eşleri ile iyi
geçinecekler, bunun için uygun ortamı hazırlayacaklardır. Eşin, mizacı, ruhi
yapısı ve karakteri dikkate alınmalıdır. Erkek, her şeyden önce eşine bir insan
olması açısından bakmalı, onun aile yuvasının temelini oluşturan iki temel
unsurdan biri olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.
Peygamber
(sav) Efendimize bir adam soruyor: “Ey
Allah’ın Resulü! Kadınların erkekler üzerindeki hakları nelerdir? Peygamber (sav) şu cevabı
veriyor:
“
Yediğinden yedirmesi, giydiğinden giydirmesi (kadının kocası üzerindeki
hakkıdır). Sakın (eşinin) yüzüne vurmasın. Ona kötü muamelede bulunmasın. Evin
dışında onu terk etmesin.”
Muaviye
el-Kuşeyri (ra) anlatıyor: “ Resulullah
(sav) in yanına giderek, “Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sordum. O da
bana şöyle buyurdu: “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara
da giydirin, onları dövmeyin ve onları kötülemeyin.”
Hz. Aişe
(ra) dan; “Resulullah (sav) Allah
yolunda savaş hali dışında, ne bir kadına ne de bir hizmetçiye, kısacası hiçbir
kimseye el kaldırıp vurduğunu görmedim”
“Allah’ın
hanım kullarına vurmayın!.. (Bu gece) Muhammed’in eşlerine pek çok kadın geldi.
Hepsi de kocalarından şikâyetçiydi. Bu adamlar sizin hayırlılarınız
değildir.”
Peygamber
(sav) Efendimiz, eşini döven birisini görünce onu şu sözlerle
kınamıştır:
“Adama
bak! Karısını kölesini döver gibi dövüyor. Akşam olunca, utanmadan onunla aynı
yatakta yatacaktır”.
“Mümin
bir kimse eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa
da hoşlandığı başka huyları mutlaka
vardır”.
İbn Ömer
(ra) bu konuda şöyle diyor: “Biz
Peygamber (sav) Efendimizin zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla
hanımlarımıza karşı söz söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik.
Ancak Peygamber (sav) Efendimiz vefat edince hanımlarımıza istediğimiz gibi söz
söylemeye ve rahat davranmaya başladık.”
Peygamber
(sav) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bana dünyadan güzel koku ve kadınlar
sevdirildi. Benim en mutlu anım ise, namazda olduğum zamandır.”
“Dört
şey Peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma ( hayâ) duygusu, güzel koku
sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
“Ey
gençler topluluğu! Evlenmeye imkânı olanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü
haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan
da oruç tutsun. Çünkü orucun, o kimse için şehveti kesici özelliği vardır.”
“Evlenmeye
gücü yetmeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zengin edinceye kadar iffetlerini
korusunlar…”
“Allah
kime Saliha bir kadın ile evlenmeyi nasip ederse, ona bu şekilde dininin
yarısında yardım etmiş olur. Geriye kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten
sakınsın.”
Kadın
iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, merhamet timsali, şefkat abidesi ve
hepsinden önemlisi Allah’ın en güzel bir şekilde yarattığı güzel, zarif, nazik
bir kul ve insandır.
Hz.
Peygamber (sav) Efendimize ilk olarak inanan, yani ilk Müslüman olan Hz. Hatice
anamızdır. Yani bir kadındır. İlk İslam şehidi yine bir kadındır. İlk inanan
İslam’ın kadınları Mekke ve Medine‘de ağır ve büyük hizmetleri yüklenmekten
kaçınmamışlardır. Askeri ve siyasi işlerde erkeklere yardımcı olmuşlardır.
Hemşirelik mesleğini ilk defa kurarak, yaralı mücahitleri tedavi etmek, su
taşıyıp içirmek, yaralıların yaralarını sarmak ve hatta yaralıları Medine’ye
kadar taşımak gibi fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Mücahitlerin yanında onlara
destek ve cesaret veren Müslüman hanımların kahramanlıkları hadislerde
kaydedilmektedir.
“Cennet
annelerin ayakları altındadır” diyen
dinimiz kadına hak etmiş olduğu en büyük değeri vermiş, adeta cenneti annelerin
ayakları altına getirmiştir. İslamiyet’in ilk şehidi Hz. Sümeyye bir kadındır.
İlk Müslüman Hz.Hatice bir kadındır. Peygamber (sav) Efendimizin soyu kızı
Hz.Fatıma’dan devam etmiştir. Hz. Ebu Bekir (ra) nın kitap haline getirdiği,
dünyadaki tek Kur’an-i Kerim, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman dönemlerinde
onlarca yıl bir kadının, Hz. Hafsa (ra) nın yanında kalmıştır. O dönemde
Hıristiyanlar ise kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı konusunu
tartışıyorlardı. Kur’an-i Kerim’de Nisa (kadınlar) isminde bir sure
mevcuttur. Mümtehine suresi (imtihan
olunan kadın), Mücadele suresi
(mücadele eden kadın), Meryem suresi
(Hz. İsa’nın annesi) gibi sureler mevcuttur. Fakat rical suresi (erkekler) diye
bir sure yoktur.
"Peygamber
Efendimiz (s.a.s), Veda Haccı için Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Kafile
içerisinde hanımlar da vardı. Yol düzenini sağlayan Enceşe isimli bir genç,
coşkuyla şiirler okuyor, güzel sesiyle ezgiler söylüyordu. Bu durum, develerin
heyecanlanıp hızlanmasına ve üzerlerindeki hanımların rahatsız olmasına sebep
olmuştu. Efendimiz, hanımları sarsıntıdan kurtarmak için olaya müdahale etme
gereği duydu. Mübarek ağzından dökülen şu zarif ifadelerle gence
seslendi:
-“Ey Enceşe, sakin ol! Kristalleri
dikkatli taşı!”
Şefkat Peygamberi, hassas bir
varlık olan kadını kristale benzetmek suretiyle onun değerine ve ona karşı ne
derece dikkatli davranılması gerektiğine işaret ediyordu."
Kemalettin
AKSOY
Bayburt İl Müftüsü
Tirmizi, Rda,11 ; İbn Mace, Sünen,
1,594. (H.1851).