Efendimiz Medine ye hicret edince ilk önce Mescid-i
Nebi’yi inşa etti. Çünkü toplanma yerine camiye ihtiyaç vardı. Cami, bir
beldenin İslam diyarı olduğunun nişanıydı. O bölgenin iman kalesinin tapusuydu.
Orada yaşayan halkın hürriyetinin belgesiydi.
Mescid-i nebi de Cuma kılınıp, beş vakit namaz eda
edilirdi. Cami de ilk yardım hastanesinde yaralılar, hastalar tedavi görürdü.
Çeşitli kararlar alınırdı. Yabancı sefirler ağırlanırdı. Eğitim Öğretim yapan
kurumdu. Adli davalar hükme bağlanırdı ve diğer sosyal yaşamın çeşitli
ünitelerini meydana getiren beşeri münasebetler ifa edilirdi. Dünya işlerinden
dolayı peygamberle buluşup arkasında namaz kılamayanlar ayrılık hasreti
çekerlerdi. Zira peygamberin gönül cemaline, sohbetine doyamazlardı. Camide beş
vakit manevi banyo yapıyorlar,tertemiz kalıyorlardı.Kıldıkları namaz sayesinde
bütün günahlardan arınıyorlardı.
Ankebut süresi 45.Ayette: “Gerçekten namaz edep ve
namusa uygun olmayan şeylerden, çirkin görülen şeylerden
alıkoyar’’.
Gerçekten dosdoğru eda edilen namaz, rızayı kazandırır,
günah kirlerinden arındırır, kalbi nurlandırır ve sıkıntılı gönülleri huzura
kavuştururdu. Sevgili peygamberimiz (s.a.v)miracın hatırası olan namazı “gözümün
nuru” olarak niteliyordu. Namazın ne kadar kıymetli olduğu ancak şu sözlerle
ifade edilebilirdi. “Cennette Resulullah la beraber olmak isteyen çok namaz
kılsın.’’ “Sayısız nimet veren Allahu Teâlâ’ya namaz kılarak
şükretsin.’’
İslam dünyasında Ebubekir, Ömer,Osman, Ali ve Ebu Bekir’in kızları Esma, Ayşe sahabeden:
Zeyd, Talha Erkam ibn.avf,Selman,Ebu’d derda ve diğerleri (Allah hepsinden razı
olsun)Peygamber camiinde ,savaşta ve barışta kenetlenmiş bir kitle,islam
fikirlerini ayakta tutan şahıslar,imanın öncüleri olan gençlerdi. Hz. peygamberi
sevmiş, saymış, onun fikirlerini hayata geçirmişlerdi. Ömürlerini hakka
adamışlardı.
Bugün yetişkinlere, gençlere; imanı, namazı, kur’an-ı,
camiyi öğretmeliyiz. İnsanlara cemaat olma şuurunu aşılamalıyız. Namazın bir
diriliş olduğunu bildirmeliyiz. Vatanın, milletin, devletin kadrini –kıymetini
öğretmeliyiz. İhtiyaç sahibi halkın ve öğrencilerin gereksinimlerini
karşılamalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığımızın uzun yıllardan beri değişik tema
ile kutlaya geldiği, sadece “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle değil, diğer zamanlarda da bu
güzel hasetleri yerine getirmeliyiz.
Abdurrahman
TERCAN
Bayburt İl Müftü
Vekili
12.10.2015